30 Ekim 2010 Cumartesi

Devlet Adamı

0. BAŞLARKEN :

Daha başka yazmam gereken kalmadı derken Türklük üzerine ve tabii ki devlet adamlığı üzerine yazılması gerekenler olduğunu düşündüm. Türklerin en önemli kitaplarından biri hiç şüphesiz Kutad Kubiligdir. Devlet ve yönetici kurgusunda halkla bütünleşmenin basit mantığını verir bu kitap. O da halkın iyiliğinin ve çıkarlarının ön planda olması gerektiğidir. Nitekim Türklerin tarihteki kabul gören duruşlarının en önemlisi budur.

Latin medeniyeti soyluların safahı üzerine kurulmuş bir sömürü olgusundan hareket aldığı için hiçbir zaman halkla bütünleşen bir sistematik ortaya koyamamıştır. Kapitalizmde bu açıdan halka acımaz ve kendi duruşunu korumayı amaçlar. Biz Planlı Kapitalizmi öngörürken halkla bütünleşen bir devletin söz konusu olması gerektiğini hatta devletin halk için var olduğunu ortaya koymaya çalışmıştık. Bu nedenle ihtisas soysuzluğu, hedef ve strateji yolsuzluğu yok etmeli ve müreffeh bir dünya yaratılabilmelidir.

1. TÜRK OLGUSUNDA KAĞAN:

Türk sistematiği “oba” fonksiyonu üzerine inşa edilmiştir. Oba hayatiyetini yayla da kendisini işlevsel kıldığı ortamda realize eder. Böylece korunma ve hakimiyet olgusunda savaşçı erkekleri bir araya getirecek bir kağana ihtiyaç vardır. Bu kağan dünyanın altını üstüne getirebilecek gücü yaratmasını bilmiştir.

Karlofça Anlaşması Türk oba – savaşçı sistematiğinin “ateşli silahlar” karşısında çaresiz kalmasını tasdik eder. Son üç yüz senedir Türkler adeta yoktur. Yaşamışlar, kendi yiğitliklerini var etmeye gayret göstermişler ancak sadece bir derin kompleks olgusu var edebilmişlerdir.

O zaman Kağan ne yapacak? Birincisi Yakın Çağın kurgusunda “ihtisas” olgusuna yol ve yön verecek, Türk insanının kurt niteliğinde yatan zeka ve çalışkanlığını bilimle bütünleştirecek, yönetsel dinamikleri anlamlı kılacak ve insan toplum özelliğinde saygı kriteryalarını yönlendirerek üretken – verimli ve anlamlı geleceği arayacaktır.

a. Genel Bakış Kimliği:

Türkler tarih boyunca doğruya ve güzele yönelmiş özel bir nitelik taşırlar. Kendine benzeyenden çok kendinden üstün olana önem vermişlerdir. Üstünlüğü genel bir kimlik olarak değil, insanın ortaya koyduğu duruş niteliğinde görmüşlerdir. Yakın Çağın ihtisas olgusu belirgin ve tutarlı nitelik ortaya koymadığından insan belirginliği hususları anlaşılır olmaktan uzaklaşmıştır. Nitekim Atatürk’ün “Latin” benzetmeli yöneliş örneklemesi mantıklı tutarlık taşıdığı için benimsenmiştir. Ama cehalet ve duyarsızlık yönlendirilen kimlikte hemen soysuzluk ve kolaylık nitelemesi ile Sami durgunluğuna yöneltilebilmektedir. Demek ki maya ve tutarlılık cehalet duyarlılığında tutarlı olamamaktadır. Bu ne demektir? Mutlaka düşünen adam modellemesi içinde Türkü düşünmek gerekir.

Kolay ve hemen öyküleri insanları her zaman yanıltmıştır. Tutarlılığı, beynin derinliklerinde yatan üreticiliği ve yönetsel verimliliği doğru ve anlamlı görmek gerekir. Nitekim ADN bu tutarlılık üzerinden bir başlangıç olarak görülmelidir.

b. Millet Olgusuna Saygının Parametreleri:

Millet artık genel oluşum disiplini olgusunda genel varlığı altında belirgindir. Türk tarihi gücü ortaya koymuş böylece insanlığın daha derinde motive olarak medenileşmesi sağlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti millet olgusunda Türk milletler grubunun çekici gücü olarak düşünülmelidir. Bu durumda:

(1) Birey Türklüğün “özveri – itaat – fayda – güzellik – iyilik” öğeleriyle bütünleşen bir duruş kimliği taşıdığının bilincinde olmalıdır.
(2) Birey milletine fayda üretecek ihtisas kurumlarıyla canlılık kazandığını bu canlılığa stratejik – vizyon geçerliliği ve çalışma ile oluşan düşünsel ihtisasın emeğini taşımak – karşılamak zorunda olduğunu bilmelidir.
(3) Ülkedeki siyasi konjonktür ne olursa olsun “milli menfaatleri” kendi gayret odağında hissetmek ve bunu hümanist – insana katkı – insanlığa katkı olarak görmek gerekir.
(4) Her birey bulunduğu mevkinin üzerini ve aşağısını donatmak zorunda olduğu bir çalışma düsturunu kendine kabul ettirmelidir.
(5) Emek verim ve gaye bütünlüğünde parlayan bir ışıktır. Akıllı olmak, doğruyu ve faydayı görmek ve buna yönelmek insana yakışan şekil olarak görülmelidir.
(6) İnsanları şartlamak yerine onlara sevdikleri ortam ve hedeflerle verimli olacakları yapıya yöneltmek esas olmalıdır.
(7) Performansı üretken ve fayda bazında anlamak, bireysel oluşuma zaman ve imkan vermek, gelişen dimağların faydasına inanmak önemlidir.
(8) Haylaza ve bozguncuya dikkat etmek, bunların personele etkisini önlemek ve gerekeni görmek önemlidir.
(9) Kendi özel hayatını düzene koyamayan insanın gelişim performansından yarar beklemek yanlıştır. Bu nedenle sosyalizasyon kurgusunda Türk aile olgusunu geliştirici mahiyet taşımak gerekir.
(10) Türk kendine güvenini yattığı yerden alır. Bu nedenle evi – eşi – çocuğu bazında dirayeti sağlam insanlara önem vermek en doğrusudur.

c. Halk – Lider Duygusallığının İlkeleri:

Halk genel bir kanaat olarak dünyayı ve ülkesini gözlemler ve kendi durumu ile ülkesinin durumu arasındaki ilişkiyi sezer. Liderden kendisinin dünyada muteber halk içinde yaşamasını bekler ve bunun yolunu anlamaya çalışır. Beklentisi kendisine yakışan bir yarına ulaşmaktır. Can güvenliği, mal güvenliği, namus güvenliği önemlidir ama uzun yıllar sükun içinde yaşanan bölgelerde bu güdüler geri plana kalmıştır.

Bu perspektif içinde:

(1) Halk devleti kendini yönlendiren olarak görmeli ve kendisinin sistem içindeki bireysel duruş kimliğini araştırmalıdır.
(2) Lider halkın güdümü değil yönetimi mertebesinde saygın duruş niteliği yaratmalıdır.
(3) Liderin halk için var olduğu halkın onu yönlendirici etki taşıması gerektiği önemsenmelidir.
(4) Halk düşünsel oluşsal değerleri organizasyonunda zorlamalı ve üretebilmelidir.
(5) Halkın kendi yenilenme ve duruş perspektifi ile performans gerçekleri bilinci oluşmalıdır.
(6) Halk her şeyin geçmişle bağlantısı olduğunu, geleceğin hedef ve stratejileri olması gerektiğini anlamalıdır.

d. Devlet – Kurum – Müdür Olgusu:

Devlet bir manevi duruş gibidir. Anayasal bir duruş kimliğine sahiptir. Kurumlar tarafından halkın işlevselliğini ortaya koyar. Kurumların kanunlarla düzenlenmiş bir duruşu, müdürlerle ortaya konulan bir yaşamsal performansı vardır. İşte birey kurumun kurgusunu halkla bütünleşik, dünya ile rekabet halinde, kendisiyle etkin olarak görebildiği takdirde devlet adamı kimliği kazanabilir.

Kurumlara doldurulan hizmetlilerin veya torpillilerin insan olarak duruş kimliği taşımaları sadece kurumun ortak oluşum çizgisinde gerçekleşebilir. Ben bu oluşumların yok edilmesi ortadan kaldırılması gerektiği üzerinde durmak istiyorum. Üretkenliği ve faydası olmayan hiçbir insanın insan kimliği taşıması doğru değildir. Zira bu yaratıklar kişiliksiz duruşlarıyla toplumu dejenere eden ve yok eden etkileri yaratırlar. İnsanlar bunları elimine etmedikçe çağdaş duruş kimliği ortaya koyamazlar. Zira bu yaratıklar hak edilmeyen kurguyu hak görmek yanlışlığını yaşamaktadırlar.

e. Bireyin Göreve Bakış Perspektifi:

Devlet veya özel sektör kurumlarında görev almak öncelikle bireysel yeterlilik kapsamında bir seçkinlikle mümkün olmalıdır. Demek ki kişi bireysel duruşuna katacağı etkinlikleri görebilmeli ve bu vasıfları kazanma yolunda gayret sarfetmelidir.

Bireyin göreve adapte olma süresi 3 ay – 1 yıl olarak düşünülmelidir. Birey bu sürede kendisini yeterli ve anlamlı görmek için gayret içinde olmalıdır. Bu sürenin sonunda önündeki 4-5 yıl için çalışma performansı disiplini ortaya koyabilmelidir.

Ben 5’er yıllık periyotlarla bireylerin göreve yakışma notu üzerinden değerlendirilerek gelişime tabi tutulmalarını doğru bulmaktayım. Böylece birey kendisine 5’er yıllık hedefler koyabilecek, sürekli kendisini yenileyen bir özellik ortaya koyabilecektir.

Terfi bakımından sağlık – beden disiplini – zaman disiplini – beceri birikimi gibi objektif değerler kullanılması insanlara daha gayret üzerinde pekişen bir yorum sunabilecektir.

f. Hümanizma – İtaat – Görev – Başarı:

İnsanların her örgütsel davranışı insanlığa topluma hizmet perspektifi taşır. Dolayısıyla genel hümanizma olgularıyla anlamlı ve tutarlı yaşamsal bütünlüğü gözetmesi gerekir.

Organizmanın işlevselliği organların uyumu bütünlüğünde ortaya çıkar. Organizasyonda bu anlamda bir bütünlük ortaya koymaktadır. Bu bütünlüğü amil olgusunu itaat belirler. Kurumların hiyerarşik yapılanmaları bireyin itaate yatkınlığı ile önemli ilişki taşır.

Görevi; amir – kurum dengesinde kültürel bir diplomasi varlığı içinde benimsemek gerekir. Görev bir namus kimliği içinde saygın ve gerekliliklerle donanmış olmalıdır. Birey görevi benimseyecek ki kendi varlığı ile bütünleştirebilsin.

Başarı birey tutarlılıklı ancak kolektif güdümlü bir sonuçtur. Bu nedenle kurumu devleti başarıya götürecek perspektif içinde düşünmek bunları dengeli ve vasıflı özelliklerle bütünleştirmek aranılacak hususlar olmalıdır.

2. SİYASİ OLGU YAPILANMASI:

Siyaset; kelime olgusunda geleceği muhtemel kılmak demektir. Siyasetin iki dayanağı vardır. Birincisi ihtiyaçlar, ikincisi imkanlardır. İnsanlık tarih boyunca hem ihtiyaçları hem de imkanları gizleyerek farklılık üzerinde yarışmıştır. Bu oluşları haklı gösteren yapılanma politika olarak adlandırılmıştır.

ADN olgusunda gerçekçilik ve şeffaflık ön plandadır. Objektif olmak, kanaati gayretle hak bilincine taşımak böylece daha anlaşılır ve daha kutsal bir beraberlik yani hayat oluşturmak gerekir.

Organizasyon insanların beklentileri, hevesleri ve ihtiyaçları olgularıyla tecessüs eder. Bunları dengelemek, aşikar kılmak, anlamak verimliliği ve üretkenliği geliştirir. Gelişmiş ülke olmak muktedir unsurları ön plana alabilmektir. Bilim ve teknolojinin tüm insanlığı kucaklaması dünyayı çok daha kapsamlı bir mutluluk zamanına taşıyacaktır. İnsanlığın beklentisi ve yaratmak zorunda oldukları kaderi budur.

a. Fayda Bilinci ve Beklentisi:

Şu söz çok anlamlıdır. “Bir taş atacaksın üç kuş vuracaksın”. Bu insan kifayetinin resmi gibidir. İnsanlar gayretle fayda arasındaki ilişkiyi görebilmek için bilimi ve sanatı geliştirmişlerdir. Bilim ve sanat bize insan hayatının tekamül işlevselliğini sunmaktadır. Dolayısıyla insan faaliyetle faydayı ve bunun yansımalarını gördükçe zeki çalışkan olmanın tadını çıkaracaktır.

İnsanın yaradılış ve yaşama bilinci ancak kendine ve insanlığa olan katkısı ile anlam kazanır. Bu durumda hayatı düşünsel ve yorumlama zenginliğinde aramak ve bulmaya çalışmak, bulduktan sonra daha gelişmiş veya daha iyisini aramak ve buna çaba göstermek zamanın etkisi olarak benimsenmelidir. Dünya bize zaman – imkan ve mekan sunmaktadır. Biz bu oluşum dinamiğini ortak çaba içinde geliştirmekte ve kendimizi anlamlı kılan bir varlığa ulaştırmaktayız. Bu yaradılıştan günümüze ve geleceğe değişmeyen bir serüven olmaktadır.

b. Bireyin Eğitimden Kazandıkları:

Eğitim bireye düşünsellik bazında özellik kazandıran, kabiliyet yaratan, böylece bireye toplumsal oluş birikimi sağlayan bir araçtır. Eğitim insan iletişim olgusunun temel unsurlarından biridir. Böylece birey toplumun düşünsel ve davransal yansıması haline gelir.

İlk çağ ortamında Havra, Kilise ve Cami ile sağlanan eğitim olgusu bugün sadece inanç duyarlılığı altında kısıtlı bir etki unsuru haline dönüşmüştür. Altın Çağ insanları kaynaştırıcı çok daha etkin uygulamalar yaratacaktır. İnsanların mütekamil gelecekleri insan ilişki ve kavramsal tasavvurunda derinlik yaratacaktır. Böylece insan düşünsel boyutunun yansımaları ve sanat duyarlılıkları gelişerek insanı insan olarak değerlendiren bir oluşumu ortaya koymak mümkün olacaktır.

Hayatı etkileşim boyutunda derinleştirmek, duygusal oluşumları yönetmek, böylece mantık – duygu bütünleşimi sağlamak insanlığın gelişim formasyonuna yeni boyutlar kazandıracaktır.

c. Toplumsal Duruş Tecrübeleri:

Kurulu bir sistemi işletmek, bu sistemin oluşum tecrübelerini yaşamaktan büyük destek alır. Yakın Çağ kurgusunda ve teknolojinin verdiği imkanlarla kazanılan kabiliyetlerin işlevsel – yönetsel tecrübeleri insanlığın kıymetli bir hazinesi gibidir. İnsanlık tarihsel oluşum tercihlerinde bir çok acımasız teşebbüsleri yaşamıştır. Altın Çağa ulaşımda bu tecrübelerinde büyük katkısı olmuştur.

Savaş bir toplumun beceri yansımasının ölçülme bereketidir. Bu nedenle toplumları savaştıran geçmiş düzenin yanlış olduğunu düşünmeyiniz. Bu birikimler toplumları müşterek düşünen ve örgütlenen unsurlar haline getirmiştir.

Zoru başarmak, imkansız için uğraşmak insanlığı yeni daha engin ufuklara taşır. Bu nedenle dikkatli ve anlamlı tecrübeleri bilimsel gözle analiz etmek ve bunlardan yönetim ve kurgu işlevselliklerinde yararlanmak bence önemsenmesi gereken bir durumdur.

d. Siyasi Kültür Etkisi:

Batı kompleksitesi içinde iddia edilen demokrasi, insanların ortak çabaları bilincini geliştirmeyi ön plana almıştır. Ortak çıkar ortaklaşma bilinci yaratmamış sadece üst çıkar gruplarının erişilmez boyutta güç kazanmalarına imkan vermiştir.

Siyasi kültürü ekonomik etkileşim olgularıyla değil, kaynaşma – sosyalizasyon ve kabiliyet kurgusunda düşünmek ve yönlendirmek gerekir. Bu nedenle ADN gerek iktisaden gerekse ekonomik anlamda bilimsel bir perspektif sunmuştur. Bu oluşumları dengelemek geliştirmek ve tekamül ettirmek önemlidir.

Hiçbir tecrübe veya yaklaşım tüm kitleleri harekete geçiriyorsa yanlış olamaz. Bu nedenle doğru yolu geçmiş tecrübeler ve ortaklaşılan manalarda aramak gerekir. İşte bu nedenle üç grup oluşumu bir doğal bereket unsuru olarak algılanmalıdır.

e. Tecrübe – Görev – Düşünsellik:

Yönetsel kurgunun aranılan hususiyeti genellikle tecrübedir. Zira tecrübe bir ayna gibi kişinin bir belirtisi olmaktadır. Görev bir tanım, bir duruş vasfına sahiptir. Böylece belirginlik ve tutarlılık ortaya koymaktadır. Görevin insanla bütünleşmesini sağlayan ana unsur hiç şüphesiz eğitimdir.

Bireysel anlamda sosyal duruş kimliğini kazandıran ana etken düşünsellik boyutudur. Bu boyutun kurum tasarım ve beklentileriyle uyumlandırılması, hedef ve ihtisasları yöneltmek bir anlamda başarılı sonuçları hazırlamaktadır. İnsanların performans duyarlılıkları arttıkça göreceklerdir ki hayat muhatap olunan ve yaklaşılan konulara katılan ivmelerle anlam kazanmaktadır. Bunu yaşamsal öykü kurgusunda anlaşılır ve anlamlı kılmak anlaşıldıkça insanlar geleceği daha tutarlı ve kendileriyle bütünleşen kesinlikte görmeye başlayacaklardır.

3. YÖNETİCİ – LİDER BİLEŞKESİ:

Yönetici hangi kademede olursa olsun kendisini lider görebilmelidir. Lider kendine güvenen ve objektif davranarak doğru gördüğünü savunan kişidir. Yönetici olmak bir takım güç odaklarının seni yönetmesi demek değildir. Yönetici kendi kontrol alanında kendi inisiyatifini hak ve adalet yolunda ortaya koymasını bilebilmek demektir. O halde yönetici – lider olması gerekene yönelmeyi şiar edinmiş kişi olmalı ve böyle yaşamaktan onur duyabilmelidir. Çıkar ve zulm insanlığın yüz karası davranışlardır. Bunları dengeleyemeyen materyalist ve zafiyeti olan insanlar makbul ve değerli olamazlar. Bu nitelik Allahü Tealanın kişide aradığı en önemli özelliktir. Buna şahsiyet denir ve kişinin aynasıdır.

Hayat insana sonsuz fırsatlar vermektedir. Önüne çıkan ilk fırsatı zafiyetine mağlup olarak yola devam edenler her zaman kaybedenlerdir. Hayat insana değer katan bir süreçtir. Bunu görmek için insanlara peygamber gönderilir.

a. Planlama Bilinci:

Bilim ve hayatın pencereleri her kese açıktır. Böyle olunca birey öncelikle kendi şahsiyetini yaratacak, önemsenen bir bilgi birikimi kurmak zorundadır. Böyle bakarak öğrenmeyi ve bilmeyi hedef almak her insanın görevidir. Zamanı bu veçhesiyle kullanabilmek planlama bilinciyle realize edilebilir.

Yöneticinin kendisi kapsamında kurumun geleceği geliştirici bir mahiyet kazanması şekliyle görmesi ve bunu zamanın değerlendirilmesi olarak benimsemesi çok önemlidir. Bireysel ve kurumsal birikim dizaynı ne kadar uygun ve tutarlı ise başarı ve geleceğin performansı o kadar büyük olacaktır.

Demek ki planlama öncelikle kazanılacak performans mahiyetinde ele alınmalı, bunun alternatifleri arasında tercih edilme nedenleri olmalıdır. Bunun hem yönetsellik hem de fayda bileşkeleri bu kapsam içinde mana taşımaktadır.

b. Zaman ve İnsan Yönetimi:

Bir yönetici için en önemli olay zamanı kullanma becerisidir. Zamanı iki yönlü görmek gerekir. Size bağımlı çalışan insanların zamanını sinkronize edebilmek bunun bir boyutudur. İkinci boyut sizin duruş ve niteliklerinizle ortaya koyduğunuz örnekleme ve tercihlerinizdir. Bunları belirgin hale getiremiyorsanız yönetsel başarınız ortaya çıkmaz.

Bir işi yapmak en kolayı, yaptırmak ise en başarılısıdır. Bu görüşle zamanı anlamak yapmayı öğrenmek ve yapmasına fırsat vermek hedef olmalıdır. Yapan insan öğrenir ve filizlenir. Böylece gelecek daha emin ve üretken hale gelecektir. Yapılabilirliği görmek bu oluşumları yönetmek için fırsat verir. Bu yöneticinin kendisine kazandırması gereken bir genel niteliktir. Bunun ölçüsü ve yansıması geleceği hazırlar ve ümit üretir. Önemli olan insanlığın tekamül direncine hizmet etmek ve buna katkıda bulunmaktır.

c. Hedefler – Stratejiler – Taktikler:

Her kademede sorumluluk üstlenen kişinin hem kendi beklentileri hem de kurumun beklentileri vardır. Kurumun beklentileriyle kendi duruşunu idealize edebilen kişi başarılı olmalıdır. Sadakat ve liyakat ikisi de bu anlamda önem taşıyan kavramlar olarak ön plana çıkmaktadır. İnsanların diğer insanlar arasından seçilmesinin mutlaka bir manası olmalıdır. Bunu eğer üst makam göremiyorsa zaten sistem çökmüş demektir. Üst makamı oluşturan disiplini yaratamayan sistematik insanlara güven ve çalışma azmi veremez. Bu hususiyetler kurumun hedefleri cihetiyle bütünlük kazandıkça insanların verimi artacak ve düzen ile performans anlam taşıyacaktır.

Kurumun stratejileri daha genel taktikleri ise makamların tercihleriyle bütünlük taşıyacaktır. Bu oluşumları dizayn edebilmek mutlaka şahsiyet sahibi bireylerin elinde mümkün hale gelebilir.

d. Genel Türk Duruşu Nitelikleri:

Birinci önemli olan Yüce Allahın mutlak doğrularıdır. Bunları tartışmak veya şüphe beyan etmek yanlıştır.

İkinci önemsenmesi gereken insanlığın tutarlı saydığı evrensel doğrular niteliğiyle ortaya konulan rasyonalitedir. Bunda yeterli olmak ve tutarlı olmak çok önemsenmelidir.

Üçüncüsü önemsenmesi gereken zafiyetlerden arınmak ve bunları görerek kendi tutarlılıklarını ön plana alabilmektir. Altın Çağ insanlara bu hareket kabiliyetini kazandırmış olacaktır.

Dördüncü husus kendine güven veren ana hususun farklılıkları görebilmeye dayandığını anlamak ve bunu önemsemektir. Bu insanın doğasının rasyonalizesi olmaktadır.

Beşinci husus insanlara değer vermektir. Bu insanların farklılıklarını görebilmekle mümkündür. Bu farklılıkları faydaya çevirmek görev olmalıdır.

Altıncı husus hırsın azmi baltaladığını görebilmektir. Hırsı kovalamak azmi geliştirmek önemsenmelidir.

e. Başarı ile Dengeli Tutarlılıklar:

ADN strateji, politika, taktik ve bilimsel mahiyette rasyonaliteyi önemser. Bunların senkronize olmuş duyarlılıklarını yaşatarak ortaya koyulacak performansı başarıyı anlama bileşkesi yapmaktadır. Bu durumda devlet adamı tutarlılıklarını sistemle bütünleştirmeye çalışmayı vazgeçilmez görmeli ve sistemin performansını kendi emeği ve hizmetiyle arttırmayı görebilmelidir.

Başarı soyut olduğu kadar geleceği etkilemesi bakımından yarattığı faydayla ortaya çıkar. Bunu vazgeçme etkeni olarak görebilenlerin daha başarılı hizmetler vermesi mümkün olabilir. Her emeğin ve hizmetin takdiri Türk olgusunda anlamlı hale getirildiği takdirde insanlar daha verimli v dikkatli olacaklardır. İnsan sisteme inandığı ölçüde kendi tutarlılıklarını anlamlı kılabilir.

5 Eylül 2010 Pazar

Çöller ve Ağaçlar

0. BAŞLARKEN:

Hazreti Muhammed’in “kıyamet çöller meyve ağaçları ile dolmadıkça kopmaz” sözünü öğrendiğimde insanlığın bunu başarabileceğini sezmiştim. Doğrusunu söylemek gerekirse Kuranda sürekli meyve bulunacağını da görünce bir zor çalışma ile karşı karşıya olduğumu hissettim.

Araştırmaya önce “çöllerle” başladım. Burayı değerlendirirken sorunun sıcaklık olduğunu gördüm. Ayrıca organik canlılık olmasına rağmen su kıtlığının doğal sonucu olarak bitki oluşum ortamı da gelişemiyordu. Genetik bilginin ve bu sahadaki teknolojilerin bize öncelikle kombine karakterli bitki çeşitlemesi verebileceğini hissediyordum.

Çöl ve meyve ağaçlarının sürekli verimli kılınabileceği düşüncesiyle bu çalışmayı başlatıyorum. Birçok çalışmada ortaya koyduklarımızla beraber mütalaa edildiğinde bence birkaç önemli fikir üretebileceğimi görmeye başladım.

1. ÇÖLLERİN OLUŞUMU:

Dünya genelinde özellikle ekvatora yakın bölgelerde büyük çöllerin varlığı dikkat çekicidir. Çöller dünyanın iklim oluşumlarında da önemli fonksiyon üstlenmektedirler. Denizler su buharı etkin oluşumlar yaratırken çöller ısınan kuru hava kütleleri oluşmasına katkı sağlıyor olmalılar.

Dünya magmadan gelen lavlarla ve küllerle biyo dengeler kurmayı başarmaktadır. Böyle olunca milyarlarca yıllık serüven içinde yağışların dağları ve ovaları topraklarını sürükleyerek dengelediği deniz tabakalarının tazeleme ve yenileme doğası kurabileceklerini anlayabilmeliyiz. Yanardağ etkileşimi ile dünya karasal oluşumları çok uzun sürelerde sistemi yenileyen bir etki yapıyor olabilirler. Bizim gözlemlerimiz milyonlarla ölçülen yıllarda yenilendiği şeklindedir.

a. Çöl ve Hayat:

Büyük Sahra çölü dünya üzerinde en geniş etkisiz alan olarak duruyor galiba. Sibirya ve Kanada bölgelerinin de iklim nedeniyle kullanımsız olduklarını görebilmekteyiz.

Çöl kendi iklim olgusunu öncelikle sıcaklıkla gelen organik uygunsuzlukla belirgin kılmaktadır. Çöllerin iklim olgularıyla düşünerek yapılanmasını incelersek, öncelikle kum zerrelerini yarattığı tabiatı sıcaklık olarak yansıtan oluşumu görebilmeliyiz. Biraz önce atmosfer hakkında bilgi araması yaptım. Termosfer tabakası içinde iyonosfer oluşumu hakkında analiz ve bilgiye ihtiyaç olduğunu gördüm. Bu tabaka durağan oluşlara tabi durumdadır. Bu ne anlama geliyor? Bu tabaka üzerinde çalışarak güneş ışınlarını azaltacak bir formasyon yaratabilir ve bu oluşumu çöller üzerinde realize edebilirsek çöllerin sıcaklık etkilerini yok edebileceğimizi düşünebiliriz. Kıyamet alametlerinde gösterilen güneşin dürülmesi kabiliyeti bu olmalıdır.

b. Tarihsel Çöl Bilgimiz:

Çöllerin oluşumunun ana nedeni bitki formasyonunu kaybeden ortam olarak düşünülmektedir. Acaba yağışlar nedeniyle tüm dünya çöle mi dönüşecek zamanla. Büyük Sahra gibi bölgenin, veya Arizona’nın yada Nevada’nın bu şekle dönüşmesi iklimlerle ilişkili şartlardan mı kaynaklanıyor? Okyanus tabanlarının da çöl gibi olması dünya topografyalarının milyonlarca yıllık hareketiyle mi ilgili?

İnsanoğulları çölleri dahil ağaçlandırabilecek gayret ve şartlara sahip olabilecek mi? Bildiğimiz bir husus bitkilerin havadaki CO2 yi kullanarak organik oluşumu fotosentezle gerçekleştirebilmeleridir. Acaba çöller CO2 bakımından yetenek kaybıyla mı oluşuyor? Çöllerin sıcaklıkları atmosferle mi ilişkili acaba, ki bu ortamın değişmesine neden oluyor?

Bizim gen - organik madde – çevre olarak olaya bakmamız ve bu bölgelerinde insanlık için faydalı hale getirilmesini düşünmemiz gerekiyor.

c. Çölün Yaşam Alanı Olabilme Olasılıkları:

Çöldeki şartları yaşanılabilir hale getirebilir miyiz? Birincisi sıcaklıkla ilgili alabileceğimiz tedbirler olmalıdır. Ben bunun için iyonosfer yada uygun olan atmosfer tabakasına güneş ışınlarını engelleyici bir set yapılmasını düşünüyorum. Bu aynı zamanda kıyamet alameti olarak gösterilen “güneşin dürülmesi” kabiliyeti ile uyuşmaktadır.

İkincisi organik ortam için gerekli birikimi yönlendirecek gayretleri sıralamak gerekiyor. Bunun için Yahudilerin yaptığı gibi çölle ilişkiyi kesecek tedbirlerle toprak üzerine organik oluşumları yerleştirmek bir çözüm olabilir. Sıcağı seven ve organik sirkülasyonu kuvvetlendirecek çarelerle bu başkalaşım yaratılabilir gibi geliyor.

Üçüncüsü genetik becerimizle çölde yaşayabilecek bitki türlerini geliştirmek gerekiyor.

Dördüncüsü iklim kontrol yetenekleriyle bulutların ve yağmurun bu bölgelere yöneltilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Beşincisi biraz daha zor bir yaklaşım olacak. Acaba magmanın çöllerdeki yaşamı senkronize edebilecek bir etkisi olabilir mi? Dünyanın oluşumunda bir yenileme faktörü olan yanardağların çöller bölgesine etkili olması düşünülebilir mi? Eğer bu mümkün olabilse çöllerin kendilerini yenileme yeteneği oluşabilirdi diye düşünülebilir.

Altıncısı; çöllerde suyu yoğunlaştırıcı ve ağaçları yada bitkileri yaşatacak oluşumu sağlayacak bir imkan yaratılamaz mı? Ben önceleri bu olasılık üzerinde duruyordum. Zira akla gelebilen en kolay yöntem bu olmaktadır. Ayrıca çöl ekosistemi içinde bir çeşit böceğin doğal yapısında olan sistematiği kullanmak mümkündür diye düşünülebilir. Buna ilave olarak bu böceğin çoğalmasını sağlayacak şartları geliştirebiliriz diye düşünülebilir.

d. Çöl ve Organik Dünya İlişkisi:

Organik dünyanın C-H-O elementleriyle etkileşim kurduğunu, çölde sadece hava ile O2 varlığı içinde bulunduğunu gözlemlememiz doğru olur. Diyelim ki karbonu da havadan temin etsin o halde hidrojen temelli büyük bir eksiklik var. Su hidrojen ve oksijenle birlikte temel bir organik dünya bileşiği olmaktadır.

Çölde var olan organik canlıların su ve sıcağa çare üreten özellikler geliştirmesi gerektiği açıktır. Okyanuslardan çöl coğrafyası hinderlandı analiz edilerek deniz suyu aktarımı, böylece oluşturulacak göllerle dahili bir havza oluşturulabileceği düşünülebilir. Hava akımı olasılıkları çerçevesinde su buharını bölgeye ulaştıracak kanallarda göz önüne alınabilir.

Çölde sıcaklık, su ve karbon ile toprağın uygunluğu muvacehesinde düşünsel bereket sağlanabileceği açıktır. Bu oluşumun her çöl bölgesinde kendine özgü bir mühendis – çevre tecrübesiyle ihtisaslaştırılması uygun olacaktır.

e. Alternatif Çareler:

Dünya iklim realitesini göz önünde tutarak özellikle çölleşmeye karşı organik ekoloji dizaynı açısından düşünsel çareler geliştirmek gerekir. Ben öyle zannediyorum ki silisyum temelli duyarlılıklar bile düşünülmesi gereken konular olmalıdır. Karbon yerine silisyum, hidrojen yerine neden azot kullanarak bambaşka bir dünya gerçeği ortaya konulamasın?

Biz karbon duyarlı organik dünyanın öz enerji işlevselliğine dayandığını düşünebiliyoruz. Alternatif dünyaların insan canlılığına farklı alternatif oluşlar vermesinin mümkün olabileceğini düşünmeliyiz. Bu yaklaşım bile ne kadar çok alternatif olduğu hususunda bize düşünsel açılım verebilmektedir.

Eğer çöl hinderlandları emekle teşekkül oluşumlarına yöneltilirse muhakkak birçok etkileşim farklılaşacaktır. Dünyanın yaşayan hinderlandlarının topolojik özelliklerinin çok önemli olduğunu görebildiğimiz zaman kontrol olgularını daha iyi anlayabileceğiz.

2. AĞAÇLAR VE DİNAMİZM:

Meyve ağaçları mevsimsel saykıl ile yaşamsal davranışlar ortaya koymaktadırlar. Bu yıllık saykıl etkileşimini iklim ile bütünleştiren bir davranım ortaya çıkarmaktadır. Bu etkileşimin DNA kadar bitkilerin canlılık formasyonu veren doğalarında duyarlık taşıdığını düşündürmesi gerekir.

Ağaçlar bazında senkronize olan canlılığı canlılık sendromu adı altında tanımlayabiliriz. Bu durumda hücre temelli dokusal sistematiği yöneten bir oluşum disiplininin varlığını kabul etmiş olmaktayız. Ağacın ilk bahar yaklaşırken “su yürümesi” olarak adlandırılan zamanlama etkileşimini sanal olarak kontrol edebildiğimiz takdirde genetik ortamda sağlayabileceğimiz “büyüme” fonksiyonu ile bütünleştirebilirsek öyle sanıyorum ki ağaç saykılı üzerinde kontrol sağlayabilmemiz mümkün olabilecektir.

Bitki özünde tohum fonksiyonu canlılığın bereket ve çevre duyarlılığında bir gizli dünya oluşturduğunu göz ardı edemeyiz.

a. Genetik Oluşum Mantığı:

Ağaçları incelersek boyu, dalının nitelikleri, yaprağının özellikleri ve meyvesi itibarıyla çok özel bir duruşu yansıttıklarını görebiliriz. Bütün bu oluşumu bir meyve çekirdeği özüne yerleştirilen mantığının DNA formasyonu olduğunu biliyoruz. Hücre biyokimyasını ve fotosentezi daha dikkatli incelediğimiz takdirde hücre formasyon dinamiklerinde belirgin ipuçları bulabileceğimizi düşünüyorum. Meyve formasyonu bazında glikoz, mineraller – vitaminler ve bitkiye özgü etki unsurları çok anlamlı başkalıklar taşımaktadır. Ben şundan eminim ki gen etkileşimi yanında bitki tipine özgü biyokimya formasyonu organik bir doğaya sahip bulunmaktadır.

Canlılık sendromu disiplinini inceledikçe hücre – organizma bütünlüğü kapsamında ağacın çevre ve şartlarla etkileşimi doğası hakkında da birikime ihtiyacımızın olduğu anlaşılacaktır.

b. Kaktüs İşlevsel Duruşu:

Kaktüsün özellik yapılanması çöl ortamına uyum sağlayan nitelikler taşımaktadır. Böyle bakınca bize çöle uygunluk verecek mantığı da bu bitkilerin taşıması en doğal yaklaşımdır. Kaktüs doğası itibarıyla sıcağa ve su ihtiyacına çözüm bulmuş olmalıdır. Nitekim dikenler ile gövde dış yapısının buharlaşmaya karşı bir direnç yarattığını düşünebiliriz. Ayrıca suyu bulduğu zaman depolama yeteneği de çok önemsenmelidir. Böyle bir senkronizasyonun saykıl oluşumunu şartlara bağladığını böylece organizma olarak doğaya direnç gösteren oluşumları kazandığını görebiliriz.

Çölde meyve ağacı yetiştireceksek genetik anlamda kaktüs-hurma-muhtemelen elma uyarlılıklarıyla genetik denemeleri başlatmak gerekir. Bu üç bitki formasyonu çevre olgularıyla dengelenen bir bütünlüğü ortaya koyabilmelidir.

c. Meyve Ağacı Özellikleri:

Ağaçta yetişen meyvelerin birinci özelliği çok olmasına rağmen aynı zamanda ve benzer yapılanma içinde büyümeleridir. Bu husus ağacın kendine özgü olmayan bütün ağaçlar tarafından ortaya konulan çevre duyarlı bir zamanlama oluşturan özelliğe sahip olduklarını göstermektedir. Ağacın meyve oluşumu çiçek döllenmesine dayalı bir kurguyu yaratması çok özel bir yapı taşımalıdır.

Ağacın yetiştirilmesi bazında bir yaşlanma öyküsü taşıması da bir birikim dayanışması olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Yıllara dayalı olarak gövdenin gelişmesi, dalların belirginleşmesi canlı sendromu açılımında organik bir dünyayı yansıtma ciheti verir. Yaprakların oluşma saykılları ile ağacın büyümesi arasında üretkenlik yeteneği veren olguları yaratması bir bütünlük anlayışı aramamız gerektiğini göstermektedir.

Her meyve ağacının yaprak ve çiçek dahil tüm niteliklerinin birbirinden farklı olması da incelenmesi gereken bir husustur.

d. Su ve Ağaç:

Kökleri vasıtasıyla toprağa tutunan ağacın topraktan su aldığı, bu oluşumun osmos duyarlılığı çerçevesinde açıklanmaya çalışıldığı bilinmektedir. Osmos olayı az yoğundan çok yoğuna oluşan bir geçişkenlik olarak anlaşılmaktadır. Bu gerçekte izahat isteyen bir oluşumdur. Ağacın köklerinden alınan suyun yapraklara iletilmesi bir hücresel etki taşımalıdır. Yani hücre geçirgenlikleri aşağıdan yulkarıya doğru bir fiziksel sebep üretmelidir.

Bitki hücrelerindeki selülozun hücreye bir duvar niteliği vermesi boşuna olamaz. Bu hem onun dik durmasını sağlamakta hem de su geçişkenliğini yapılandıran bir niteliğe neden olmasını sağlamaktadır. Bir ağacın canlı organizma işlevselliği gibi kendine özgü bir dolaşım yapılanması yaratması gerekir.

Ağaç aynı zamanda sahip olduğu suyu muhafaza etme yeteneğini oluşturduğu düşünülmelidir. Kaktüs örneğindeki olmasa da bir ağaç hücre yapısındaki suyu koruyucu nitelik göstermesi gerekir.

3. MUHTEMEL İMKANLARIMIZ:

Kuran mantığına göre bizim çok çeşitli ve çok beğenilen bir çok çeşit meyve üretebileceğimiz açıktır. Genetik çabalarla hem doğa şartlarını hem de meyvede ortaya çıkan vitamin – glikoz – diğer tat unsurları ve bitki doğası realitelerini anlayarak çözümleyebileceğimiz bugünkü beklentilerle mümkün görülmektedir.

Bilimsel backround ile teknolojik kabiliyetler zaman içinde bize çok daha fazla açıklama yaratacaktır. Organik doğanın vitamin üretmesi doğasını hala anlayabilmiş değiliz. Bu nedenle hücre biyokimyası açısından daha çok başlarda olduğumuzu düşünebiliriz.

Aceleci olmaya gerek yoktur. Bilim gördüğümüz gerçeklikleri zaman içinde daha detaylı anlamamıza olanak verecektir.

Çöllerin dünya yaşam alanı için katkılarını anlayabilirsek insan ihtiyaçlarıyla güneşin etkisi bazında senkronize olan hususları yorumlayarak kendimize çıkış yolu bulabileceğimizi düşünüyorum.

a. Çölleri Yaşam Alanına Çevirme İstekliliği:

Çöllerin genel bir atmosfer etkileşim kurgusu yarattıklarını biliyoruz. Eğer güneşin çöllere olan etkisini azaltabilirsek dünyadaki iklimsel olgular sakinleşecektir. Yani kasırgalar, tufanlar oluşmayacaktır. Böyle olunca hava hareketliliği azalacağından ılıman kuşak çemberi daha uygun iklim şartlarına dönüşecektir.

Eğer çöl hinderlandları incelenip gayretler hava yolu ile su buharı ulaşmasına dönüştürülürse kazanılacak potansiyeli tahayyül bile edemeyiz. Kuranda çok geçen “denizler tutuşturulduğunda” sözünün açılımı buharlaşarak atmosfere karışan su buharının sonucu ortaya çıkan bulutların kontrollü bir yapılanmayla insanlık bereketi çerçevesinde kullanılmasını gösteriyor olmalıdır. Böylece daha çok daha kapsamlı bir dünya içinde yaşayabileceğimizi düşünebiliriz. Sibirya ve Kanada çok geniş alanlarda yaşamdan nasibini alamayan bölgelere sahiptir. Dünyanın kutuplara yaklaşan bölümlerindeki iklim etkisini yöneterek dünya genelinde bir yaşam alanı bütünlüğü oluşturabileceğimizi düşünebiliriz.

b. Organik Denge Hususiyetleri:

Ağaçlar bulundukları ortama yaprakları – kökleri ve gövdeleriyle bir organik ekol yaratma özelliği katarlar. Bu oluşum toprağın gelişmesini ve özellik kazanmasını sağlamaktadır. Organik hayatın canlılığı perspektifinde böcekler – hayvanlar – bitki türleri gibi bir kompleks oluşum kattığını düşünmekteyiz.

Çöllerin kum yapılanması muvacehesinde organik kalıntılarla kendi doğasına anlam katabileceğini hesaplayabiliriz. İnsanların ve makine imkanlarının hedeflere yöneltilmesi böylece yaşamsal kurguya gerekli emeğin ve zamanın verilmesi önemsenmelidir.

Evet dünya insanoğlunun hayal gücünde senkronize olmuş kimliği bulmuştur. Ama gelecek perspektifinde yapabildiklerimiz halen çok basit işlevselliklerdir. Ben öyle sanıyorum ki 50 yıl içinde bilim alanları dünya gerçeklerini daha derinlemesine etkileyecek yaklaşımlara dönüşecektir.

c. İklim Olgusu Teşebbüsleri:

Dünya sistematiği içinde çöller etkileşim yarattığı gibi denizlerde kendi duruşlarını etkilemektedirler. Kutuplardaki buzulların erimesi bu alanlardaki buharlaşma potansiyelinin arttığını da göstermektedir. Böyle olunca litosfer yapılanması bize çok daha kuvvetli yağmur bulutlarıyla uğraşacağımızı ifade etmektedir. Bu bakış açısıyla dünya daha geniş potansiyelde ağaçlanma kurgusu yaratabilecektir.

İklim işlevselliğinde konu ettiğimiz hususların sahip olduğumuz litosfer topografyasıyla müşterek olarak değerlendirilmesi önem kazanacaktır. Çöllerin kurak sıcak doğası mutlaka organik çevrimle tanışmamız gerektiğini bize göstermektedir.

Denizlerle atmosferin müşterek mütalaasının yapılabilmesi mutlaka detayda etki yaratabilecek kabiliyetlerin oluşmasını sağlayacaktır. Meteoroloji deneyimleriyle topografya ve iklim düşüncelerini ortaklaşa değerlendirmek bize yol gösterici imkanlar verecektir.

d. Organik Birikim Etkenleri:

İnsan nüfusunun çoğalması dünya organik dengelerinde yeterlilik bazında bir farklılığı ön plana çıkarmaktadır. İnsan formasyonunda hem kirlilik hem de zararlılık bazında yaşamsal bir bozulma etkisi mevcuttur. İnsanlık bu kirliliği kullanılan enerji ile de yok etme etkisi oluşturduğunu görebilmektedir.

Şehirlerin çöplükleri bazında ne kadar büyük bir kirlenmeyi meydana getirdikleri ortadadır. Bu gerçeklerle organik sistematiği müşterek manada düşünmek gerekli olmalıdır. Ayrıca kanalizasyonlar ve arıtma tesisi realiteleri bilimsel manada ayrıştırıcı, doğayı etkileme şartlarının iyileştirilmesi önemsenecek hususlar olmaktadır.

Mütekamil hayatın zararlı çöpleri dünyanın başlı başına bir sorunu olmaktadır. Bu sahada alınması gereken tedbirlerin başında kimyasal başkalaşım formasyonları üzerinde çalışmak gerektiği hususu göz ardı edilmemelidir.

3 Eylül 2010 Cuma

Performans

0. BAŞLARKEN:

Performans ölçülmesi biraz karmaşık fakat mantıklı yaklaşımla anlaşılabilir kılınabilen bir oluşumdur. Performans ve etkinlik ölçüsü çalışmasını yaparken performans ölçülmesi bazında biraz teorik biraz da matematik düşünselliği ihtiyacı olduğunu düşünmüştüm. Bu nedenle gerek matematik gerekse istatistik analizlerle fonksiyonları daha anlaşılır kılacak geniş bir çalışmayı yapmak gerektiğini düşündüm.


1. DÜŞÜNSEL İZAHAT:

Organizasyonun her biriminin farklı bir işletim oluşumu vardır. Bu oluşum hem farklılığı hem de rasyonel duruş başkalığını yansıtır. Bizim bakış açımız bireysel veya organizasyon oluşumunda üretkenliği – verimliliği ve maliyeti zaman bazında fayda olarak ölçen bir sistematiğe ihtiyacımız olduğudur. Bu oluşum insanların beklenen veya planlanan duruşlarına daha berrak bir üretkenlik anlayışı getirecektir. Böylece insanların katkısı yanında teknolojinin berraklığı da anlaşılırlık kazanacaktır.

Yaşama erkine koyduğumuz bu bakış ve ölçü sistematiği hem insanların genel başarı duruşları hakkında bilgi türetilmesini sağlayacak hem de organizasyon bilincinde tekamül disiplini çok daha anlam kazanacaktır. Böylece insanlar pozitif katkıyı öğrenecekler ve kendi yönelişlerini motive eden bir ortam bulacaklardır.

a. Beklentiler:

Biz performans konusunda iki yöntem kullanmayı düşünmekteyiz. Birinci yöntem var olan üretkenliği veya verimliliği anlaşılır kılan objektif ölçüm yeteneği kullanmaktır. Bu yöntem öncelikle başarının ölçülmesinde kullanılacak olup böylece bizim realiteye uygunluk taşıyan bir anlayış üretmemizi sağlayacaktır. İkinci yöntem ise subjektif yani yargı sistematiği teknikleriyle ölçülen yöntemdir. Bu yöntemde ölçüm yapanlar tarafından ortaya konulan kanaatler kullanılacağından profesyonellik ve tarafsızlık önem kazanan bir işlevsellik ortaya koymaktadır.

İnsanların kanaatleri ve kullanılan ölçüm teknikleri bugünde genel sistematik için duyarlılık kazandırmaktadır. Dolayısıyla genel perspektif itibarıyla yeni ve anlaşılmayacak bir taraf bulunmamaktadır. Önemli olan uygulama açısından zamanla insanlığa kazandıracaklarının büyük olacağının görülmesidir.

b. Matematik ve İstatistik:

Matematik fonksiyon bazında işlevselliği anlamamıza yardımcı olan ana unsurdur. Biz aynı zamanda oluşumların realize fonksiyonlarını da kullanmak istiyoruz. Bu yaklaşım bize yaşam dağılımlarını izleme ve sistemi ya da bireyi daha detayda analiz etmek etkinliği verecektir. İstatistik bir anlamda yaşam değişkenlerini anlamamıza olanak verecek teknikleri verebilir. Tek başına istatistik bile bize ortalama değer, standart sapma gibi realizasyon formasyonu hakkında bilgi verebilmektedir. Dolayısıyla sistem bazında profesyonel bir analiz yaklaşımı oluşturulması ve bunun için gerekli bilginin toplanması gerekecektir.

Zaman içinde performans olgusu elde edilen verilerle n boyutlu uzayda optimizasyon olgularıyla açıklanan detaylar üretecek böylece sistemlerin – kurumların başarma realitesi daha kapsamlı yönlendirilebilir duruma gelinecektir.

c. Fonksiyonlar ve Olasılıklar:

Performans duyarlı analiz teknikleri geliştikçe fonksiyonel olarak sisteme bakış açımız gelişecektir. Bu etkenler bize daha detaylı anlamda sistemi analiz etme becerisi verecektir. Bunları kullanarak gelecek perspektifinde olabilirlikleri görebilmek, böylece daha anlamlı beklentiler türetmemize ortam yaratabilecektir.

Hayatı olasılıklar perspektifinde görebilmek daha tutarlı ve daha anlamlı beklentilerle muhatap olmayı yaratacaktır. Unutmamak gerekir ki organizasyon detaylarındaki analiz etkisi bize ilk etapta kanser olan kişi veya oluşları bulabilme becerisi verebilecektir. Böylece basit optimizasyon tercihleriyle bile sistemlerin performansı katlanarak iyileşecektir. Performans etkinlik açısından rasyonalizasyonun temel yaklaşım disiplinini yaratacaktır.


d. Optimizasyon Yaklaşımları:

Doğrusal programlama fonksiyon – bağımlılık ve hedeflere dengelenen bir çözüm optimizasyonu sağlar. Bilgisayar yardımıyla öyle zannediyorum ki doğrusal olmayan fonksiyonlarla da çalıştırılarak optimize yapabilme olasılıkları olmalıdır. Doğrusal programlamanın kesişim noktaları arama tekniğini doğrusal olmayan fonksiyonlarda belli fonksiyonlarla işletebilmek ve bu yapıyı anlaşılır kılmak bence mümkündür.

Optimizasyon; değişkenlerin ortaya koyduğu kısıtlarla dengelenen bir oluş mantığını sorgulamamızı sağlar. Böyle olunca fonksiyonları anlamlı kılmak ve değişkenlerin “hayat dağılımlarını” analiz etmek çok daha derin algılama avantajı yaratacaktır. Kuantum düşünselliğini bu alanda da kullanabilmek gerekir diye düşünüyorum.

e. Pratik Ölçüm Bakışı:

Bir sistemin detaylardaki derinliği mutlaka anlamlıdır. Ancak bu derinliği kademelendirmek onun anlaşılabilirliğini kolaylaştıracaktır. Böylece insanlar performans mantığını kullanabilir şekle sokacaklardır.

Değişkenlerin müşterek etki sunmaları da bir değişik disiplin ortaya koyar. Bu durumda analizin anlam bütünlüğü kaybolmadığı halde pratik bir denge kurulmasını sağlayabilecektir.

Ben bir sisteme onun faydaları ve zararları gözlüğü ile bakılabileceğini biliyorum. Sadece bu bakış açısı bile karar vermeye oldukça fazla katkı sağlayabilmektedir. Unutmamak gerekir ki rasyonalizasyon çok derinlik taşıyabilecek bir yaklaşımdır. Bu derinlik sürekli gelişen bir mantığı ve yenilenen bir zamanı yaratabilmektedir.

f. Anlama ve Sorgulama:

Performansı bireysel anlamda diplomalar belirgin kılar. Ancak bireyin etkinliği diploma ile yeknesak değildir. Zira bazı kişiler hayatla eğitimi müşterek başarabilecek özellik taşımazlar. O halde eğitimle hayat birbirine yaklaştırıldığı takdirde insanlar daha kolay kendilerini tanıyabileceklerdir.

Eğitimin başından itibaren çocuklar sistematik anlamda başarı odaklı çabaya alıştırılırlarsa aslında çocukların çok daha başarılı olabilmeleri mümkün hale gelebilir. Zor olan bireyleri yönlendirmeden eğitmektir. Çalışmayı bilmeyen bir aile çocuğuna çalışmayı öğretebilir mi?

İnsanlar sistemlerin detayları yanında işlevsel oluşlarını algılayabildikleri zaman sorgulama da ortaya çıkacaktır. Bu nedenle “sur” üflemeleri mantığı hak ve performans anlamlarına yaklaştırmaktadır.

2. BİREYSEL PERFORMANS DÜŞÜNCESİ:

Yakın çağ bireyi boş geçen zaman yerine fabrikada işçi yapmış, böylece çalışmanın ekonomisi doğmuştur. Bilgi çağı biraz daha insana yakışır şekil oluşturmuştur. İleri teknoloji ve teknoloji – bilim üretkenliği insanın daha iyi eğitilmesi gereğini ortaya koymuştur. Entelektüel kimlik ise dünyada olup biten her şeyi yorumlayabilen kişilik ortaya çıkarmıştır.

Biz insanın zamanının kendisi için kıymetli olduğunu bilenlerdeniz. Bu durumda bilgi çağı ve sonrası dinamiklerinde zamanı üretken kullanmayı öğrenmeyi benimsemeliyiz. İşte bu nedenle bireysel performansı öncelikli olarak görmekteyiz. Kurumsal duruş nasıl bir ihtisas birikimini öngörüyorsa bireysel duruşun meslek bölümü bu veçheyle kendine tazeleme – yenileme perspektifi koymak zorundadır. Ayrıca insanın gazete okuması güncel duruş kimliği yaratması da önemlidir. Sosyalizasyon olgularını bu yönüyle anlamlı kılmak gerekecektir.

a. Zaman – Anlama – Yorumlama:

İnsanın bir ihtisas sahasını yeterli düzeyde anlayabilmesi kolay değildir. Eğitim perspektifine bakarsak matematik temelli bir birikim ne kadar uzun bir eğitim süreci istemektedir. Aynı oluşumlar tarih – biyoloji gibi diğer alanlarda da önemlidir.

İnsan zekası sezgi üzerine hareket eder. Bu sezgiyi merak ve istek yönetir. İnsanın azim ve iradesi beyin tarafından yönetildiğine göre insan dikkatini toplamayı, dikkati ile fark etmeyi öğrenmeyi ve bunları yöneten bir strateji ile zamanı kullanmayı alışkanlık haline getirebilmelidir. Bu alışkanlık yönetilebildiği ölçüde insanların gerçekten tekamülüne ortam hazırlanmış olabilir.

Bir ihtisas alanını öğrenmek mutlaka kılavuz gerektirir. Bunun içinde öğretici dokümanların geliştirilmesi ve bunların etkinliklerinin arttırılması önemsenmelidir. Amaç insanlığı fayda perspektifinde üretken değerlere ulaştırmaktır.

b. Birikim Olgusu:

Benim yazdıklarımı değerli ama anlaşılması zor buluyorlar. Nedeni şu; ben laf salatası yapmıyorum. Böyle olunca okuyucu pür dikkat yazılanlara konsantre olmak zorunda. Eğer böyle bir alışkanlığı yoksa yetersizliği kendisinde arayacaktır.

Bir ihtisasın derinlik ölçüsü olmalıdır. Nasıl bir enstrümanı çalmaya başlayan kişi daha kolay parçaları öğrenerek kendini yetiştiriyorsa bu her ihtisas için bu şekilde görülmelidir. Sadece birikim perspektifine uyumlu yan elemanların yaratılması önemlidir. Doğru dürüst bir tıp kitabı var mıydı? Lise seviyesinde birinin okuyup anlayabileceği bir yardımcı unsur artık var. Böylece benim yazdığım bilimsel perspektifin temelini ortaya koymuştur. İnsanlar bu ortaklıktan kendi ihtisaslarını daha kolay konuşulabilir hale getireceklerdir. Böylece birikim tekamül yaratabilir duruma gelecektir.

c. Stratejik Hedef ve Performans:

Dinlerin “dua” kapsamında ortaya koydukları, bizim insanın gelecek perspektifi bilinci olarak ele aldığımız oluşum insana beklenti ve emek olgularını bütünleştiren bir bilinç vermektedir. Bunun tanrı ile ilişkisi mutlaka vardır ama benim savunduğum bu beklentiyi insanın yaratacağı şeklindedir. Başardıkça “tanrıya şükretmek” bir nevi insanın zaferini kutlaması anlamını taşır. Unutmamak gerekir ki her birey taşıdığı ruh ile tanrının bir parçası haline gelmektedir.

Performansı düşünürken stratejik hedefe olan fayda katkısını ele almak gerekir. Böyle bakınca hedeflerle emek arasında bir ilişki olduğu görülecektir. Bu ilişkiyi anlamlı bulmak ve buna yönelmek hayatın bir anlamda tadı tuzu olmaktadır.

Beceriyi önemsemek, buna yönelmek ve bunu başarmak performans açılımının tezahürü olarak algılanmalıdır. Görevimiz zamanı kendimize işletmek olarak düşünülmelidir.

d. Politik Duruşun Performans Açılımı:

İnsanın kendini görmek istediği davranış bütünlüğüne politik duruş dememiz gerekir. Bu duruşu hazmetmek, başarmak ve geliştirmek insanın elindedir. Eğitim nasıl bir ihtisas ve yetenek ölçüsü veriyorsa hayat teşebbüsleri de bu kapsamda birer çoğalım oluşu yaratmaktadır. Zamanı birikim olan etkisi ile düşünebilmek ve bunu fayda perspektifinde ele almak günlük faaliyetlerimize renk katan oluşumları meydana getirir.

Seçeceğimiz yöneliş ve çalışmalar bize bir nevi duruş etkisi verecektir. Sosyalizasyon olgularını bu nevi etkilerle kişiliklendirmek performans olgusuyla bütünleşen tekamül perspektifini ortaya koyar ki aradığımız zaten budur. İnsan ve zaman geleceği planlayabildiği ölçüde ahenkli ve dengeli kişilik oluşumu yaratacaktır.

e. Düşünsel Bereket ve Performans:

İnsanın konuşması onun düşünsel kimlik kazanmasının önemli bir parçasını oluşturur. Bu bakış açısıyla sosyalizasyon bilincini ve rasyonalizasyon oluşumunu açıkladık. İnsan kendi düşünsel bereketini savunduğu fikirlere olan nüfusu ile yaratmaktadır. Eğer bu davranışı anlamlı kılacak sebepleri üretebiliyorsak bunun gelecek ile ilişkisini daha kolay yönetebiliriz. Bu durumda insan düşünsel kavramlarını kendi tarzı ile bütünleştirmek bakımından çaba içinde olmalıdır. Bu çaba onun performansını yaratacak ve kendi ile gurur duymasını sağlayacaktır.

İnsanlar arası ilişkileri geliştirmek bunların duygularla bütünleşmesini sağlamak sadece ve sadece teşebbüs olgularıyla gerçekleşebilir. Teşebbüs ise bir anlamda yaşamsal duruşa anlam katan fayda olmaktadır.

f. Öğrenme ve Derinlik yada İhtisas:

Her insanın hayatla ilgili olgulara karşı bir bakış disiplini olmalıdır. Her ne kadar genel sistematik yaklaşım insanın kendi seçtiği sahada ihtisaslaşması olsa da hayatı kendi itibarıyla bütünleştirmek kendi yöneliş disiplinine bir anlam katacaktır.

İnsan öğrenme olgusunu eğitim sürecinde kazanmaktadır. Böylece dünyanın anlaşılabilirliği ve bireyin kendi duruş disiplinini yaratması mümkün hale gelebilmektedir.

Öğrenme nasıl bir dikkat gerektiriyorsa konunun detaylardaki püf noktaları da bu anlama düzeyinin bir açılımı olmaktadır. İnsan kendi ihtisasını önemserken aynı zamanda diğer açılımlar hakkında da tutarlı olmayı önemseyecektir. Böylece hem kendi duruşu hem de ihtisasına olan saygısı gelişecektir.

g. Üretkenlik – Verimlilik Olguları:

Bireysel oluşumu yönetmek zaman ve günlük uygulamalar bazında ilginin oluşması ve gerçekleme yönelişi açısından okunan kitap – seyredilen film – düşünülen konular hep üretkenlik veçhesi içinde anlaşılmalıdır. İnsanın verimliliği yöneliş olgularında sağladığı gerçekçi birikimle ortaya çıkacaktır.

Bireysel manada üretkenliği kazanılan veya ortaya konulan becerilerle bütünleştirmek gerekir. Bu oluşumları insan kendi yöneliş disiplininde kendini anlamak veçhesiyle canlı tutabilir. İnsanların hayatla bütünleşmesini önemseyen ADN çalışmaları bir düşünsel oluşuma zemin hazırlayacak şekilde oluşturulmuştur. Bunların detaylarla bütünleşmesi insanın kendi becerisinin gerçekçi bir oluşum çizgisi olmaktadır.

h. Zaman Disiplini ve Performans:

İnsana sunulan ihtisas olguları kişilik kazandıkça insan kendi duyarlılıklarını anlamlı kılacaktır. İnsanlık tarihi ve sosyoloji bir anlamda kendi zamanını anlama niteliği yaratabilmelidir. Bugünü kullanabilme olgusu zaman disiplini kazanmakla mümkündür. O halde insan bireysel oluşumunu kendi ayıracağı zaman içinde realize edecektir.

Okulların bu anlamda zorunlu bir birikim ortamı oldukları ve bunların günlük açılımda insana vermek istediklerinin bir anlamı olması gerektiği göz ardı edilmemelidir.

Zamanını kendine fayda olarak realize edebilmek tekamül yasası olacak şekilde algılanmalıdır. Bir gününü fayda nispetinde anlaşılır olarak ortaya çıkarmak insanın kendine olan güven duygusunu realize eden sonuç doğuracağı unutulmamalıdır.

3. İŞLEMSEL TUTARLILIK ANALİZİ:

Performansı hayatla bütünleştirmek; zaman, maliyet, emek ve ihtisas duyarlılıklarını görebilmekle mümkündür. Üretkenlik bazında düşünülen hususları fayda ile bütünleştirmek en doğrusudur. Bireyin hedefleriyle bütünleşen emeğini birikim bazında görebilmek, bunun rasyonel olgusunu anlayabilmek gerekir.

Performans başlangıç olarak subjektif bakışla değerlendirilse bile bir mesaj bir ölçü gösterecektir. Böylece insanlar zamanın pozitif getirisi hakkında bilgi sahibi olabileceklerdir. Performans tasarlanan etkinlik değildir. Performans işlevsel oluşumun gerçek bakış altında bir ölçü ile tanımlanmasıdır. 0-1 arasında olabileceği gibi 0-100 arasında da olabilir. Böylece insanlar işlevselliğin başarısını anlayabilecek duruma geleceklerdir.

Bir arabanın performansı kullandığı yakıt miktarıyla veya yıllık işletim şartlarıyla anlaşılırlık kazanabilir. Bu nedenle sadece bir çeşit performans olacak diye de bir kural yoktur.

a. Örgütlenme Olguları Sentezi:

Bir kurumun bir birimi beklenen fayda bazında tesis edilir. Bu faydayı tanımlamak ve bunun zaman boyutundaki etkinliğini anlaşılır kılmak önemlidir. Eğer bu birim cari işlemler bakımından çalışıyorsa kişi başına fayda veya kapasite kapsamında faydalı bir ölçü olabilir.

Hiçbir işlevsel oluş gayesiz veya nedensiz teşkil edilmez. Bir esnafın performans olgularını öncelikle kazandığı para belirler. Bunun gerçekçi boyutunu görmek bir iktisat bilgisi örneğidir. Bu nedenle her kuruluş veya teşkilat kendi stratejik hedefi doğrultusunda ortaya çıkardığı etkiyi bilebilmeli ve bunu tekamül ettirecek rasyonalite üzerine kafa yormalıdır. Bu yapılmazsa çalışmayan hatta sömüren safralar oluşur ki bu istenmeyen bir durum olup genellikle sistemin çürümesine yardımcı olurlar. Sadece bu düşünce bile rasyonel davranmanın özünü teşkil eder.



b. İhtisasın Zaman Verimliliği:

Kurumların teşkilatlanmasında ihtiyaç duyulan ihtisas sahaları kendi tutarlılıklarını kanıtlamak bakımından geleceği yöneten bir işlevsel duruş sergilerler. Bu duruşu zaman içinde geliştirmek olduğu kadar rasyonalitesini arttırmakta önemsenir. Böyle olunca insanlar kendi bireysel olgularını anlamlı kılacak yönelişi belirleyebilirler.

Unutmamak gerekir ki ihtisas vazgeçilmezliğin ve bireye bağımlılığın anahtarı durumundadır. Bu oluşları motive etmek, primlendirmek, bireysel değerlendirme teknikleri uygulamak hep faydalı ve performansı etkileyecek olan hususlardır. Bilinmelidir ki gereklilik – önemseme – başarı – azim hep performansın tanımlanmasına dayanak teşkil etmektedir. Bizim maksadımız ölçümlü anlaşılırlıktır ki bu bizim sistemleri algılamamıza olanak verecektir.

c. İş ve İşlem:

Nasıl görev kapsamı belirlenebiliyorsa iş kapsamı da belirlenebilir. Yapılan işlemleri sıralamak, bunları zaman ve kalite bazında ölçülebilir kılmak, iş performansını ölçmeye yardımcı olacaktır.

İş anlaşılır kalıba sokulunca bunun realitesi daha kolay telafuz edilebilecektir. Amacımız insanın katkısıyla doğan üretkenliği ve faydayı görebilmek aynı zamanda teknolojinin yarattığı gerçekliği anlayabilmektir.

Mesela maden ocakları ile ilgili performans düşünülürken emniyet tedbirleri açısından da değerlendirme olabilmelidir. Böylece risk değerleri ortaya çıkacak ve performans bir başka boyut kazanacaktır. Her işin kendine özgü bir yeterlilik marjı olmalıdır. Gerekli insan gücünün kalitesi de bir anlamda performans anlaşılırlığı ile ilgili olmak zorundadır.

d. Başarı – Başarma ve Görev:

İş ve işlem anlaşılırlık kazanınca bunu başaracak insan fonksiyonunu tanımlamak kolaylaşacaktır. Bugün yaygın olarak görev analizi kapsamında uygulamalardan edinilen bir tecrübe mevcuttur. Sadece iş ve işlem bazında tanımlamalar ölçülebilir nitelikte konuşulmadığından bireyin görev etkinliği konusunda değerlendirme yapabilmek mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla görevi insanın başarısı kapsamında anlaşılır kılmadan iş kapsamındaki performans yaklaşımı üretilemez. Bu aynı zamanda bir kapasite olgusu da yaratacaktır ki performans daha anlaşılır bir boyuta ulaşacaktır.

Bireyin başarı güdümü onun eğitim ve bireysel değerleriyle ilişkili olacağından topyekun fayda ekseninde ki olguları zaman bazında analiz edebilmek belki de zamanla mümkün duruma gelebilecektir.

e. Hayatı Renklendiren Duruş Kimliği:

İnsanın eğitim ve entelektüel duruşu hem iş performansının hem de gerekli inisiyatif olgularının kaçınılmaz etkileşim unsuru olmaktadır. İnsanların topyekun hareket kabiliyetleri onların başta düşünsel bereketleriyle yakından ilişkili olmaktadır. Hele bilgi toplumu işlevsellikleri altında gerekli hususlar düşünüldüğünde insanın etkisi daha net anlaşılırlık kazanmaktadır.

İnsan hayatını özel yapan değerlerle ilgili olarak yaşam performans düşüncesi insanlara daha aktif perspektif verebilir. Böylece insan kendi yöneliş bereketini daha anlamlı yapabilir duruma gelebilir. Bu tarz etkileşimler ekonominin belli sektörel hareketliliğini de etkileyeceğinden insan hayatı daha anlamlı bir yapıya ulaştırılabilir. Böyle bakınca hayatın anlam ve mutluluğu daha kapsamlı bir anlatımla buluşabilecektir.

4. KÜÇÜK İŞLETME PERFORMANSI:

1980 lerde ABD eğitimindeyken komünist bloğun para ile etkileşimi olmayan bir realitesine bir profesör dikkat çekmişti. Dolayısıyla karlılık – fayda gibi olgular anlaşılır ölçü olmaktadırlar. Ancak şu da bir gerçek ki toplum içinde gereklilik bakımından ilgi çekemeyen kuruluşların yaşama şansı olmamaktadır.

Küçük esnaf için birinci husus gereklilik olmalıdır. Bunun faydasını yöneten bir yönlendirmeye gereksinim vardır. İkinci husus tabii ki karlılık duruşudur. Bir berber eğer kendi hayatiyetini karşılayamıyorsa mutlaka bir süre sonra vazgeçecektir. Üçüncü husus kalite bereketidir. Dördüncü husus rasyonalite olmaktadır.

Bu bileşke dahilinde performansı gelen müşteri veya karlılık olarak algılamak doğru olacaktır.

a. Birliktelik Realitesi:

Bir bayinin çalışma ortamını genel kurallarla belirten rasyonalitesi ile bağdaşmayan iş – işçi duruşu ortaya çıkarmaktadır. Dükkan sahibi tercihleriyle belki aslan payına ulaşacaktır ama birlikte çalıştıklarını da bu paya ortak etmesini bilebilmelidir. Dükkan 100 kazanırken işçisine 1 pay vermeyi çok görüyorsa bu adil bir çalışma ortamı değildir. Asgari ücretten insanları çalıştırmak belki rasyonel gibi görülüyor ama emeğin motivasyonu realitesiyle uyuşmayan bir sonucu ortaya çıkarmaktadır.

İşletme mutlaka kendi realitesini birlikte olduklarıyla dengeleyebilmeli ve bunu önemseyen yönelişleri desteklemelidir. İşçisi yaya gezen bir patronun son model arabayla dolaşması mantıklı bir toplumsal duruş olamaz.

b. Liderlik – İrade:

Teşebbüs çok değerli bir oluşumdur. Bunu kendi tecrübe ve yönelişiyle insanın ortaya koyduğunu düşünebiliriz. Ama rasyonel sermaye oluşum yolları olmadığı gibi örgütlü ekonomik yönelişler de adil değildir. Bu durumda köşeyi kapan uyanıklar lidermiş gibi parsayı toplamaktadırlar. Bunun Yahudilerden öğrenilecek yöntemlerle geliştirilmesi gerekir. Bunun özü de bireye yol gösterecek ve cesaret verecek örgütsel imkanlarla gerçekleşebileceğini unutmamak gerekir.

İnsanlar kabiliyetleri – başarı perspektifi altında anlamlı kılmayı öğrendiklerinde daha anlamlı ölçüler yaracaklardır. Bugün ortaya çıkan durumda gerçek anlamda uyanıklar parayı toplamakta bunların sosyal yansımaları ise fayda üretememektedir. Bunun zamanla gelişmesini sağlayacak oluşumlar gerçekleştirilmelidir.

c. Üretkenliğin Realitesi:

Bir küçük işletme sahip olduğu teknoloji imkanlarıyla, çalışan ekibiyle hammadde – enerji – işçilik – pazarlama oluşlarıyla dengelenen bir gerçekliği ortaya koymaktadır. Maliyet dengesinde yatırım ve amortisman olguları da düşünüldüğünde ne kadar kapsamlı bir oluşa sahip olduğunu görebilmekteyiz.

Bir üretkenliğin ana sorunu pazarlama gerçeğidir. Bugün ortaya çıkan lojistik beceriler muvacehesinde alışveriş merkezleri ve süpermarketlerin bu açıdan önemli bir kolaylık sağladığını düşünebiliriz. O zaman üretkenlik lojistik oluşlarla iletişimli ve örgütlü yaklaşımla dengeli bir birlikteliği ortaya koymaktadır. Böylece insanlar hem daha ucuza hem de daha kaliteli ürünlerle buluşabilmektedir. O halde gelecek realitesini Batının çözdüğü örgütlenme örneklemesi ile anlamlı kılmak gerekir.

d. Bir Küçük Üretim Realite Analizi:

Bir küçük ölçekli üretim merkezinin performansı kapasite ve yeterlilik ekseninde değerlendirilebilir. Yeterliliği rasyonalite ortaya koyacaktır. Dolayısıyla üretkenlik kendi gerekliliğinde ortaya çıkmalı ve bunun rasyonel üretim şartları uygun olmalıdır. Bunun mantıklı bir işlevselliği zaman içinde otomasyonla yaratılacaktır. O zaman zaten hesaplamalar rasyonaliteyi mutlaka sağlayabilecektir.

Bakım – tutum – karlılık - maliyetler hep işletmenin dikkatini çeken hususlardır. Mega şirketlerin kendi bünyelerine topladığı üretkenlikler küçük işletmelerin sektörel dağılımını kısıtlayacak olsa da zamanla kendi tutarlılıklarını ortaya koymayı öğreneceklerdir.

Otomasyon – robot gerçeği hep geleceğin realiteleridir. Eğer enerji sorununu da halledip, genetik berekette kapsam içine alınırsa eminim ki dünya cennete döner.

e. Performans Açılımı:

Bir küçük işletmenin realitesi sahibine sağladığı yaşam standardıdır. Böyle bakınca karlılığı sağlayan ortamın, sahibinin emeğinin veya sermayenin bereketinin bir ölçü olarak ortaya bir anlam yüklemesi gerekir.

Bu kapsamda şanslı ve karlı işletme A performans, idare eder statü taşıyan işletme B performans, zarar eden işletme ise C performans ile kategorilendirilebilir. Böylece halk esnafı yakından anlayabilme imkanı bulacaktır. Ben şahsen A performans olmak için can atarım ve bu statüde olan işletmeden alışveriş yaparım. Rasyonel olan kaliteden ödün vermeyen gibi değerlerle bütünleşirse sistem ve müteşebbis kendi durumunu daha iyi anlayabilir ve bunu tekamül eden duruma sokabilir.

5. ORTA ÖLÇEKLİ BİR İŞLETME PERFORMANSI:

Yaklaşık 50-100 personel istihdam eden bir üretim – ihtisas – teşekkül için bu bölüm düşünülmüştür. Böyle bir merkez öncelikle teknolojik duruşunu iyi belirlemelidir. Bundan sonra rasyonel üretkenlik anlayışına sahip olmalı ve performans değerlerini kalite – uygunluk – başarı değerlerine oturtmalıdır.

Amaç otomasyon olmakla beraber pazarlama – piyasa uygunluğu – dünya alternatif dengeleri gibi oluşumlarla ilişkili şekilde değerlendirilebilmelidir. Bu teşkillerin yerel manada kendilerini – çalışanlarını ve fayda yönelişlerini anlamlı kılacak yapılanma oluşturmaları önemlidir. Yani rekabet – sermaye uygunluğu – işletme becerisi – kullanılan teknoloji anlamlı bir nitelik içinde görülmelidir. Halk performans mantığını anladıkça firma veya teşkillerin önemsenmesini öğrenecek ve böylece etki oluşumu belirgin hale gelecektir.

a. İhtisas Bölümü Verimliliği:

Orta ölçekli bir teşkil mutlaka ihtisas alanına uygun mühendislik – ustalık tercihlerine uygun bir yapılanmaya sahip olmalıdır. Bu oluşum özellikle kalite beklentisinde sistem işlevselliğine katkı yapacaktır.

İhtisas birey başarısını göstermekle beraber ekip sistematiğini de kullanabilir bir husus arzeder. O zaman sistem kendi tutarlılığını dünya değerleriyle anlamlı kılacak bir düşünselliği taşımak zorunda olmalıdır. Bu oluşum teşkilin gelecek stratejilerini oluşturma bakımından da önemlidir.

Aynı branş içinde diğer teşkillerden irtibat sağlanması ve böylece AR-GE ihtiyaçlarının belli merkezlere yansıtılması gelişim ve kalite açısından önem taşıyacaktır. Bunun topyekun oluşumlara da yön verebileceğini düşünebilmeliyiz.

b. Zaman Disiplini Duyarlılıkları:

Zaman disiplini denince bir günlük çalışma programı, birde stratejik değerlendirme yaklaşımı programı anlaşılmalıdır. Bir iş kolunda işletme mutlaka dünya teknoloji trendleriyle yakından ilişkili olmalıdır. Ayrıca ihtisas dengelerinde yetişmiş personel ayrıcalıklarını da takip edebilmelidir. Özellikle işletme rasyonalizasyonu açısından çalışanların motive edilmeleri yanında onların bireysel gelişimlerini sağlayacak tedbirlerin oluşturulması önemsenmelidir. Böylece çalışanlar sisteme daha anlamlı şekilde katkıda bulunmayı önemseyeceklerdir.

İnsanların bireysel gayretleriyle zaman duyarlılıklarını kabullenmeleri, kendilerini işe severek adamaları, üretkenliği etkileyecek tedbirleri üretmeleri önemsenmelidir.

c. Üretkenlik – Verimlilik Realitesi:

İnsanların ihtisasla kazandıkları husus duruma yorum katabilme realitesidir. Böylece ne yapılacağını bilen bir formasyon oluşacaktır. Orta ölçekli bir işletme fertlerin bireysel ve kolektif etkileşim unsurlarını yönetecek bir duyarlılık yaratması gerekir. Bunu zamanla motivasyon – işletim gibi konuları uzmanlık olarak gören bireyler yönlendirecektir. İşletme üretmek için vardır ve bunun değeri pazarlama – maliyet ve tabii ki arz – talep fonksiyonlarıyla belirginlik kazanmaktadır.

Ekonomiyi etkileyen faktörleri iyi analiz etmeden üretim merkezleri kurmak zorluklarla karşılaşılan durumu yaratır. Dolayısıyla tüketim örgütlenmesi ürünün gerçekleriyle uyumlu bir yapılanmayı gerekli göstermektedir.

d. Zaman – Birikim – Üretim:

Bir işletme Yakın çağ gerçeklerinde kapasite – sermaye ve durağan teknoloji mantığı ile oluşturulmuştur. Bugün etkileşim çok fazla karmaşıktır. Piyasa – gelişen teknoloji – işletim formasyonunun verimliliği gibi çok daha karmaşık oluşumlar gündemdedir. Bu nedenle zamanı üretkenlik realitesinde duyarlı kılmak gerekir. Bu yaklaşım politik – diplomatik ve stratejik etkileşim olgularını anlaşılır kılacak oluşumları göz önünde tutmak gerektiğini göstermektedir.

Birikim insanların tecrübeleri ve dikkatleriyle bütünleşen bir eksen yaratır. Bunu işletmenin doğasına aktarmak örgütlenme realitesi olarak görülmelidir. Amaç üretimin kalitesi ve kapasitenin kullanım dengelerini uyumlu ayarlamaktır. Bu da piyasayı iyi analiz etmekle bütünleşmeyi zorunlu kılar.

e. Performans Olgusu Realitesi:

Dünya bu tip işletim örgütleri için teknoloji duyarlılığı – otomasyon olgusu – üretkenlik realitesi gibi somuta yakın anlaşılırlıkları belirginleştiren bir duruş yaratmalı ve bunu kullanarak halkın duyarlı olmasını sağlamalıdır.

Böyle olursa A performans işlevi son teknoloji – uygun otomasyon ve yeterli rasyonalizasyonla çalışma ortamını anlatmalıdır. B performans işlevi bu yapılanmanın güncelliği tartışmalı konumu olarak kullanılmalıdır. C performansı ise rasyonalitesi kaybolmuş işletim örgütlenmesini anlatmalıdır.

Genel mantık duyarlılık anlamında anlaşılırlık yaratmayı amaçlayacaktır. Böylece insanlar kendilerine gelişen hedefleri muteber kılacaklardır.

6. BÜYÜK ÖLÇEKLİ SEKTÖR DİSİPLİNİ:

Devletin kamu ve özel olarak oluşumuna özen gösterdiği sektörlerin gelişim – başarı – duruş yetenekleri bazında planlanmalı ve performans bazında değerlendirilebilmelidir. Böyle olursa öncelikle stratejik hedefler belirginlik kazanacak, gelişim ve kapasite açısından beklenen gelecek oluşacaktır.

Bu yapılanma öncelikle Devlet Planlama teşkilatının stratejik değerlendirmesi ile anlaşılırlık kazanabilir. Yeni sektörlerin oluşması, halkın sektöre uyarlanması, yetenek ve ihtisas oluşumu zamanı planlamakla mümkün olabilir. Hele otomasyonun ağırlık kazanması sektörlerin tekamül trendlerinde çok kapsamlı yenilenme ve etkileşim doğmasına neden olmaktadır. Bu durumda teknoloji ve bilim sektör duyarlılıklarıyla anlam ve araştırma geliştirme gayreti isteyecektir. Bunu görebilmek ve planlamak çok önemli görülmelidir.

a. Düşünsel Konsept Duruşu:

Sektörleri cemiyetleştirme yanında sektörün detaylarındaki ihtisası yönetecek bir stratejik planlamayı örgütsel manada ortaya koymak gerekir. Bence her sektör kendi stratejik tekamülünü bir stratejik öngörü kabiliyeti araştıran merkezde gerçekleştirmelidir. Böyle olursa siyasi partilere yol gösteren devletin imkanlarıyla anlam kazanan bir yetenek ortaya çıkacaktır.

Montesquio halkın yönetsel bereketini hem eksik hem de örgütsel detayda görememiştir. Bu dönemin realitesi halkın yönetselliği kabul etmesi için düşünülen görüntü üzerinde tezahür etmiştir. Nitekim 20. yy gizli örgütlerin aktif etkilerinin realitesinde Altın çağa yönelişi harekete geçirmiştir. Şimdi biliyoruz ki tekamül ve refah olgularıyla hak ediş dengeleri halkın gayretine dayalı canlılığı ortaya koyacaktır.

b. Hammadde – Yarı Mamul Madde:

Üretkenliğin esas çıkış noktasını hammadde meydana getirmektedir. Dolayısıyla dünya var olan kaynaklarının dengelenmesi ve bunlara dayalı tüketim mantığı harekete geçirilmelidir. Bu yapılanmanın zaman içinde belki de daha da limitsiz hale gelmesi mümkün olabilecektir.

Yarı mamul madde uyarlılığı özellikle otomotiv ve elektronik sektörlerinde çok anlamlı hale gelmiştir. Bu yapılanmaları hayata geçirmek bazen ortak yönelişleri de gerekli hale getirebilmektedir. Bu gerçekleri görerek planlamaları geliştirmek ve zamanı bu anlamda yönetmek önemli görülmelidir.

İnsanlığın lojistik kabiliyetlerinin ve yatırım olgularının rasyonalitesi önemli görülmelidir. İnsanlar ihtiyaçları kapsamında kendilerini gerçekçi görebilmelidirler.

c. Maliyet Perspektifi:

Bugün ekonomik üretkenliğin iş gücü isteyen bölümünü Çin ve uzak doğu üstlenmiş durumdadır. Böylece sanayileşme görüntüsü altında bu bölge dünya ekonomisine ucuzluk pompalamaktadır. Bu en azından belli bir süre sürdürülecektir. Anlaşılır kılınması gereken şudur ki halkları halklara hizmetkar kılan anlayış değişecek ve bu üretkenlikte anlamlı hale getirilecektir.

Özellikle ileri teknoloji sahalarında gerekli olan kalifiye iş gücü gerekliliğini dört grup etkinliğinde planlamak ve geliştirmek önemlidir. Evet milletler mukayese edilemeyecek kadar farklı dinamiklere sahip duruma getirilmiştir. Bunun gerçekçi nedenini anlaşılır görmek gerekir. Ancak geleceği medeniyet olguları ve bilgiyle belirginleştirmek en doğru yaklaşım olmalıdır. Biz eğitimi insanlığın bilimsel sağduyusu olarak görmekteyiz ve insanların buna yönelmesini vazgeçilmez olarak değerlendirmekteyiz.

d. Emek Yoğun Etkileşimi:

Son otuz senedir uygulanan ekonomi politikaları Batıyı uzak doğudan çok farklı hale getirmiş bulunmaktadır. Aslında Batı bölgesinin geleceği hazırlama yöneliş disiplinini anlamlı kabul etmeliyiz. Robot teknolojisiyle üretkenliği ve emeği bütünleştirmek insanlara farklılaşan bir geleceği hazırlamaktadır. Bunu realize edebilecek yönelişi planlamak ve gerçekleştirmek gerçekten çok önemli bir başarıdır.

Ben zaman zaman yakınsam da dünya insanlığının gerçekleştirdiği bu tekamülü takdir etmediğimi söyleyemem. Bu nedenle dünya oluşumlarını gerçekçi görebilmek gerekir. Ben boşlukla tekamül vasıflarını Latinlerin gerçekleştirdiğini, bu grubun insanlığı kullandığını ve bunun başka şekilde gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını görebiliyorum. Bu nedenle insanlığın geldiği seviyeyi benimde katkılarımla dengelemek işlevselliği önümüzdeki dönemde öncelik taşıyacaktır.

e. Performans Realitesi:

Bir ülkede belli bir sektörün performans göstergelerini teknoloji üretkenliği, kapasite oluşumu, insan gücü kalitesi, sermaye yeterliliği ve tüketim örgüsü açılarından değerlendirmek mümkündür. Böyle olunca A-B-C kategorilerindeki performans açılım trendle bütünleştirilerek değerlendirilebilir. Bizim istediğimiz bu performans olgularıyla anlaşılır bir ihtisaslaşma yönelişi yaratmak, yönetselliği anlaşılır kılmaktır.

Eğer firmalar hegemonyasında sektörel oluşumlar düşünülecekse bu milli politikalara yansıtılamaz. O halde halkla bütünleşme yaklaşımını öncelikle siyasi partiler gerçekleştirecektir. Öncelikleri ve yöneliş değerlerini anlaşılır kılamayan bir sistemin sektörleri geliştirmesi anlaşılır doğruluk taşıyamaz. Bu da Batı hegemonyasını yaşatmak olarak anlaşılacaktır.

f. Etkinlik Duyarlılıkları ve Ölçümü:

Ülkelerin mutlaka stratejileri gerçek durumlarından hedeflenen durumlara yönlendirilecektir. Böyle olabilmesi gayretin teksifinin anlaşılır kılınmasını zorunlu görmeyi gerektirir. Bizim yapmamız gereken halklara olgun ve saygın biçimde yaşam realitesi sağlamaktır. İnsanların oluşumları algılayabilmesi bile uzun yıllarda gerçekleşebilmektedir. Bugün internet ve bilgisayar olanaklarıyla ihtisasları belli bir yönelişle geliştirmek mümkün duruma gelinmiştir. Bu imkanlarla halkların tekamül olgularını dengelemek ve zaman içinde muktedir devletler yaratmak bizim amacımız olmaktadır.

Etkinlik; teşebbüs değerleriyle gerçekleme becerisi açıklığında fikir verebilecek bir gösterge olacaktır. Bu insanların gayret sarfedecekleri saha olarak kendilerine gösterilen yolu bulmalarını sağlayıcı bir nitelik taşıyacaktır.

7. BİR ŞEHRİN PERFORMANS KİMLİĞİ:

Bir şehrin kültür olgularıyla kabiliyetlerini anlaşılır kılabilmek önemli bir husustur. Bu etkileşimleri refahla bütünleştirmek ise daha detaylar üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bir şehrin refah örgüsünü; şehrin potansiyel zenginliği yanında refahın paylaşım disiplini ortaya koymaktadır. Bu bakış açısıyla zamanı yönetmek ve şehri gelişen kriteryalarla dengelemek önemsenmelidir. Halkın yerleşim – çalışma – yaşama standartlarıyla var olan durumun karşılaştırılması ve geleceğe yönelik değişim trendleri şehrin demografik olgularıyla mukayeseli olarak değerlendirilebilir. Böyle olunca şehrin görüntüsü dışında hem var oluş hem de gelecek hedefleri bazında bir realite anlaşılırlık kazanacaktır. İşte bizim insanlara göstermek istediğimiz budur. Böylece gayretler ve yönelişler hedeflenmiş olacaktır ki şehir kendisini canlı bir organizma şeklinde düşünebilecektir.

a. Sektörel Duyarlılıklar:

Devlet ekonomisinin sektörel dizaynını yaparken mutlaka belli şehirlere düşündüğü fonksiyonalite ile birlikte şehrin kendi varlığı ile gereksinim duyduğu sektörleri planlayabilmek ve bunların gelişimini yönetmek mümkün duruma gelecektir. O zaman şehir kendi iradesini ve bereketini ihtisaslaştırabilecek kabiliyetleri yönlendirebilecektir.

İnsan gücünün sektörel oluşum dinamiklerini ülke bazında senkronize etmek kalite ve başarı etkinliklerini anlamlı duruma getirecektir. Bizim aradığımızda şehrin kendisine özgü yaklaşımları görebilir duruma gelebilmesidir. O zaman yönetimler halkla bütünleşen kabiliyetleri görebilecekler ve tekamül kontrol edilebilir duruma gelecektir.

b. Eğitim – Beceri Realiteleri

Sektörel birikim yapılanması analiz edildiğinde insan gücü yaratma gereksinimi de anlaşılır bir duruma gelecektir. Bu yöneliş şehrin genel eğitim sistemi yanında ihtisas oluşum merkezleri kurulmasına olanak verecektir. Bu kabiliyetlerin gelişmesini ve birikimini sağlayacaktır.

Unutmamak gerekir ki sermaye yapılanması ile realize edilmekte olan ihtisaslaşma oluşumu yerel bazda koordineli bir denge kurarsa üretkenliğin realitesi daha kapsamlı hale gelebilecektir. Bu düşünce yaklaşımı bile şehirlerin kendi beklentilerini anlaşılır bir hak ediş kriteryasına dönüştürebilir.

Bu yapılanmaları aynı zamanda ülke bütünlüğü ile senkronize ederek kabiliyetlerin yayılım ortamını gerçekleştirmek mümkün olabilecektir.

c. Sistematik Kurumsallık:

Devlet kendi duyarlılıklarını politik veçhesiyle sektörlere aktarmaktadır. Sektörlerin stratejik tekamül işlevselliklerini kendi duyarlılıklarını yaratacak tarzda merkezlemesi hem derinlik ve ihtisas olgularına yönelik çabaları yönetilebilir kılacak hem de bireysel etkileri yönetebilir duruma gelecektir. Sektörlerin birbirlerine de etki açısından duyarlı olacakları gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.

Bu olguların devlet nezdinde kurumsal performans verilerini anlaşılır kılmak dikkat edilecek realiteleri anlamamıza katkı sağlayacaktır. Hangi devlet hangi sektörde yüksek performans görüntüsü veriyorsa buradan öğrenilecek çok şey olduğunu anlamak gerekir.

İnsanlığın çaba ortaklığı realitesi hem bireysel gayretleri hem de bireysel tasarım perspektifini anlamlı görmeyi önemsemelidir. Devlet kendi duruşunu kendi örgütlerinin realitelerinden kazanmayı öğrendikçe insanlar daha rasyonel davranacaklardır.

d. Örgütsel Duyarlılıklar:

Şehir kendi işlevselliğini kendi insanına öğretecek şekilde davranmalı ve bu oluşları daha eğitim aşamasında fertlere gösterebilmelidir. Belki de lise seviyesinde öğrenciler şehir sanat – spor – sosyalizasyon olgularında özel görevler alabilmelidir. Böyle olursa insanların genellikle kaynaşması mümkün hale gelebilir ve gençler gelecek perspektifinde daha olumlu yönelişlere öncelik verebilirler.

Üniversite gerçeği her şehir için önemli bir eğitim olgunluğu verebilecek yeteneği taşıyabilmelidir. Halkla üniversite aktivitelerini irtibatlandırmak ve böylece daha kavramsal oluşlara açıklık getirmek faydalı görülmelidir. Üniversite kendi imajı için bulunduğu çevreye sosyalizasyon – spor – sanat açılımlarında bütünleştirici rol oynamayı önceliklendirmelidir. İnsanların gayretleri halkın beklentileriyle anlam kazandıkça kaynaşma ve olgunlaşma gerçekleşecektir.

e. Kültür ve Üretim Realiteleri:

2K-1R şehirlerin veya semtlerin kendilerini tanıma fırsatı bulmalarına olanak verecektir. İnsanlar kendileriyle kendileri için öngörülenleri tartışmaya başladıklarında kendilerini daha iyi tanıyabileceklerdir. Farklılıklarını anlayan insanlar sisteme farklılık aşılamaya çalışırken sistemin aktif alanlarını geliştireceklerdir.

İnsanlar kendi kıymetlerini şehre olan etkilerinde görmeye başladıklarında hayatlarının ne kadar anlam kazandığını başladıklarında daha iyi göreceklerdir. Amaç insanların kaynaşmasını yönetirken insanların kendi farklılıklarını görmelerine imkan vermektir. Bugün evinde televizyon seyreden yalnız insanlar kendilerinden uzaklaştığı için mutsuzdurlar. O halde zamanı insanlara kendilerini gösterecek aktivitelerle donatmak insanları mutluluğa götürecektir.

f. Planlama Perspektifi:

Şehrin yapılaşma – yenilenme yöneliş bilinci olmalıdır. Bu yönetim realiteleri açısından duyarlı bir bakış açısı oluşturacaktır. Aynı şekilde refah unsurlarıyla uyumlu kabiliyet teşekkülü gerekir. Bunları şehrin kültürüyle uyumlu hale getirmek her bir teşebbüsün real manasını algılamakla ortaya çıkabilir.

İnsanlar düşünmeyi yeni öğrenmektedirler. Bu nedenle yetenek oluşum unsurlarını ve bunu faydaya dönüştürebilen kişileri öncelikli olarak kullanmak gereklidir. Fırsat verildiği zaman bu bireylerin yeteneklerinin ne kadar büyük olduğu anlaşılacaktır.

ADN her bakımdan insana yeterli bakış açısı duyarlılığı kazandırmayı başarabilecek bir iddiaya sahiptir. Sadece insanın kendisini bu anlatıma uygun anlaşılırlığa getirmesi gereklidir.

g. Performans Bakışı:

Bir şehri beş açıdan oluşturduğu performans ile anlaşılır kılabiliriz. Birincisi tasarım oluşumu bakımından şehrin dizayn olgularının değerlendirilmesi gerekir. Böylece şehir tasarım açısından kendisini tanıyabilmelidir.

İkincisi kültürel dokunun insanlara verdiği realitelerin değerlendirilmesidir. Üçüncüsü sportif anlamda şehrin ortaya koyduğu performanstır. Dördüncüsü sanat duyarlılıklarının insanlara yansıttıkları olmalıdır. Beşincisi eğitim – kabiliyet ve refah oluşumunun yansımalarının ölçülmesi olmalıdır.

Şehir kendini bu performans olgularıyla daha anlamlı teşebbüslere yöneltebilir ve topyekun oluşum sistematiği anlam kazanır duruma gelebilir.

h. Etkinlik Duyarlılıkları ve Ölçümü:

Şehrin demografik yapısını ortaya koyan istatistik duruş en önemli belirginliği yaratır. Şehrin kabiliyetleri şehir halkının beceri yansımasına imkan verir. Böyle olunca şehrin ekonomik bereketi, sektörel kabiliyet oluşumu, bireylerin mutluluk – başarı yansımaları hep insanların duyarlılıklarıyla ilgili hususlardır.

Her şehir kendisini ekonomik varlığı ile tanıyabilir. Bu refahın göstergesidir. Refah oluşturulmadan sosyalizasyon – bireysel mutluluk hayata katkı gibi yansımalar söz konusu bile olamaz. O halde halkı dengeli refaha çıkaracak örgütlenmeyi ortaya koymak bundan sonra başarı oluşumlarını karakterize etmek gerekir.

Şehir yıllık performansı değişim olgularıyla etkinliğini anlayabilir. Halkın gayretleriyle ortaya çıkan kalite ve kabiliyet unsurlarını iyi anlamak gerekir.

8. DEVLETİN PERFORMANS KİMLİĞİ:

İnsanlar bu kapsamda bir uygulamayı siyasi ve konjonktürel manada zaten uygulamaktadırlar. Bizim bunu subjektif olgulardan uzaklaştırıp gerçekçi bir ölçüye kavuşturmak gerektiğini vurgulamamız çok doğaldır. Belki tarım ekonomisi döneminde olsaydı yağan yağmur ve havaların uygunluğu zenginliği belirleyen faktör olurdu. Ama sanayi oluşumu, bilgi toplumu tutarlılıkları performans olgusuyla dengelenen bir oluş açısına ihtiyaç duyarlar.

Performans olgusunu ekonomik oluşumlarla aramak Yakın çağın realitesiydi. Biz devletin rasyonel yatırım ve gelişim trendleriyle anlaşılırlık kazanan bir perspektif sunmasını istemekteyiz. Böylece gayret ve üretkenlik realiteleriyle oluşan fayda anlaşılırlık kazanacaktır. Ekonomik büyüme bir bakış açısı yaratsa da gelişim perspektifini kapsamadığından anlaşılırlığı subjektif sayılabilir.

a. Ekonomik Göstergeleri Analizi:

Bugün dünya borsa – bölgesel paraların pariteleri – faiz oranları gibi göstergelerle ekonominin ve siyasi konjonktürün yansımalarını hissettirmektedir. Ekonominin yatırıma dönen sermaye oluşumları, devletin siyasi temayüller muvacehesinde halka aktardığı kaynaklar, tüketim işlevselliğinde halkın yaşadığı imkanlar gerçekçi manada bir analiz imkanı verebilir.

Ekonomi tasarlanan bir değer olarak görülmediğinden liderlerin bir davranış oluşumu yada bir göstergenin olumsuz çıkması oluşumları etkilemekte ve sanki gerçekçi bir yapılanma oluşumu ortaya çıkmaktadır. Enteresandır ki Kuranı Kerim “sur” üflemeleriyle Batı soyguncularının kurduğu rezilliği sanki o zaman görebilmiştir. Nitekim anlatılan 1. sur üflemesi Amerika ve Avrupayı oldukça etkilemiş durumdadır.

b. Eğitimin Göstergeleri:

Devlet eğitim olgularıyla demografik yapıya etki etmektedir. Bu yönüyle ölçülecek performans insan gücü yapısı hakkında önemli bir yansıma yaratacaktır. Ben şahsen bu konudaki çaba ve sonuçların en önemli hususlar olduğuna inanmaktayım.

İhtisas sahalarında hedeflenen ve başarılan duyarlılıkların çok anlamlı olduğunu anlamalıyız. O halde devlet gerek meslek gelişim, gerekse bireysel duruş kimliğinde eğitim çabalarını teşvik edebilmeli ve bu özelliği gelişen, etkileyen şekle yöneltmelidir.

Hayatın gerçekçi tekamülü insan beyninin kullanılma nispeti olmalıdır. Bunu zahiri anlamda anlaşılır kılmak bence devletin öncelikli gayreti olmalıdır. İnsanlığı reel olarak tekamül işlevselliğinde tutmak bu konuyla yakından ilişkilidir.

c. Planlanan Gelişim Konseptleri:

Tekamülü ve rasyonalizasyonu insanlara öğretmenin çeşitli yolları bulunmaktadır. Birinci yaklaşım gelişmiş ülkelerin seçilen ülkeye uygun kurumsal oluşları diğer ülkelere kurmaktır. İkinci yaklaşım insan gücünü oluşturmak bakımından üst seviye ve ara kademe yöneticilerinin gelişmiş ülkelerde eğitilmesi ve belirli bir tecrübe kazandırılması olmaktadır. Üçüncü yaklaşım rasyonel sistematiği çalışma ortamına eğitici – anlaşılır yapısıyla kurum ve yatırımlara uygulamaktır.

Bir diğer temel sistematik sektörlerin oluşum mantığı stratejilerini belirlemektir. Böylece insanlar gelişmiş şartlara uyum sağlama bakımından gösterecekleri performansla başarıya ulaşabileceklerini göreceklerdir. İnsanların birbirini yönlendirmesi gelişmiş bir dünyayı yaratabilecektir.

d. Duyarlılık Etkileşimi:

İnsanların göreve bağlanmaları ve performans oluşturmaları mutlaka yönlendirme ile gerçekleşebilir. İlkel şartlardaki sadelik gelişmiş işletme ortamında hem kabiliyet hem de bilgi bazında çok farklı oluşumlara ihtiyaç göstermektedir.

Halkların duyarlılığını etkileyecek en önemli girişim hiç şüphesiz yeni nesillere verilecek eğitim ve hak duyarlılığıdır. Bu şekilde çalışkan ve başaran bireyler ortaya çıkacaktır. ADN insanın uyumuna ve bereketine önem verir. Bunu anlamak zamanı doğru yönetmekle gerçeklik kazanır. Demek ki birikim stratejilerini ve zamanı doğru kurgulamak çok önemli bir yansıma olacaktır.

İnsanların başarısını ödüllendirmek ve onlara yol gösterici imkanlarla tekamül olgusu sistematiği oluşturmak önemlidir.

e. Siyasi İktidarın Başarı Realitesi:

Yokluktan ortaya bir değer ortaya koymayı özellikle Türkiye örneğinde dünya yaşamış bulunmaktadır. Bu özelliklere içinde yaşamış insanlar olarak Türklerin daha üstün manada katkı sağlayabileceklerini düşünmek bence çok önemli görülmelidir. Bu durumda gerçekçi birikimi ve reel performans olgularını anlaşılır kılmak önemsenmelidir.

Demokrasi içinde iktidar ötelemelerini durağan dinamiklerle değil teşvik ve özendirmelerle yönlendirmek çok önemlidir. Maddi imkanların geliştirilmesi ve rasyonel üretkenliği önemsemek insanların hak ediş yönelişlerini anlayabilmelerine olanak sağlayacaktır. O halde insanlık zamanı hedeflere yönelttikçe insanların tekamül edeceğini ve dengeli ve anlamlı duruşları realize edeceklerine inanmak gerekir.

f. Kurumsal Etkileşimin Stratejileri:

Kurumları oluşturmak kadar bu kurumların kendi ihtisas dengelerini donatması da önemlidir. Gerçekte sistem önemli olsa da bu sisteme seçilen bireylerin yaptığı katkı etkiyi doğurmaktadır. Gelişmiş ülkelerin kurumsal olgular içinde yetiştirdiği bireylerin sisteme etkisi çok önemlidir. Geri kalmış bir devletin kurumları gerçek manada performans ile tanışmamış durumdadırlar. Bunu bireyselden ihtisas oluşumuna ve sisteme yönlendirmek mutlaka teşvik ve motivasyonla realize olabilir. Böyle olursa kurumlar bu bakımdan doktriner yaklaşımlar uygulayabilmeli ve böylece yaratılan faydalılığın resmini görebilmelidirler.

Dünyanın bu yapılanmayı var olan deneyimden istifade ile süratle başarabileceğinden ben eminim.

g. Sektörel Yenilenme Stratejileri:

Dünya üretkenlik ortamı hakkında insanla oluşan örgütlenme kadar kazandığı otomasyon yetenekleriyle de önemli aşamalar kaydetmiştir. Sektörlerin hem ihtisas olgularını hem de yönetsel yeteneklerini sürekli geliştiren bir işlevselliği taşımaları gerekir. Böyle olunca eskiyen sistem ve teknolojiler kendilerini yenilerken bir taraftan da rasyonel varlıkları hakkında tercihler yapılabilmelidir.

Dünya küçük sanılmakla beraber çok büyük rakamlarla ifade edilen varlıklara sahiptir. İnsanın bunları küçük görmesi onun aceleciliğindendir. Detaylardaki büyüklüğü anlamak ve bunu yönetmek çok kapsamlı örgütsel bir oluşumdur. Bunu anlaşılır kılmak insana güven ve beceri verecektir. Bütün bunlar örgütlenmenin ihtisasa saygısı ile gerçekleşebilir nitelik taşımaktadır.

h. Nüfus Hareketinin Realitesi:

İnsanların yaşlı – genç birlikte yaşamalarının doğal sonucu olarak zamanın birikimini aktarma ve kabullenme imkanı yaratmasını sağlamaktadır. Yeni nesilleri birikim formasyonunda daha anlamlı ve sağlıklı yetiştirmek, onların anlama ve becerme yeteneklerine katkı sağlayabilmelidir.

Kavramların ve hayata bakış açısının gerçekçi anlamı uygulamada ortaya çıkar. Unutmamak gerekir ki her insan çocukları karşısında bir öğretmen rolü oynamaktadır. Bu oluşumun en değerli hizmet ve aktivite olduğunu, kendimizle geleceği bütünleştirmenin yolunun bu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.

İnsanların hayata uyumu her zaman gerçekçi bağlamda gerçekleşmez. Bunun özünün hak etme bilinci olduğunu görebilmek her şeyin doğru başlangıcıdır.

9. BÖLGESEL ETKİLEŞİMİN DUYARLILIKLARI:

Latin bölgesi ilk bakışta en şanslı bölge olarak algılanabilir. Ancak unutmamak gerekir ki refaha alışmış, yanlış yönlendirilmiş bir toplum kendisine hareket sahası yaratmakta güçlük çekecektir. Yalnızlığı yenmek kadar sosyaliteyi renklendirmekte önemlidir. Latin dünyasının bu kapsamda insanlarına vicdanı ve dünyalılığı kanalize etmesi performans olgularında öncelik taşıyacaktır.

Türk bölgesi avantajlıdır. Zira heyecana açık bir beklentinin realizasyonunu gerçekleştirecektir. Bu etkilerinin kendilerinde var olan ancak ortaya çıkarılması gereken olgularla kendilerine ve Müslüman bölge ve daha sonra tüm dünyaya yayılacak bir beklenti yaratacaklardır. İnsana yakışan sindirilmemiş ama dengelenmiş mahiyetteki duygulamalar hareket noktasını oluşturacaktır.

Çin ve Sami dirilişleri biraz daha sistematik olgular yaratacaktır. Çin vicdan ve dini bereketi otokontrol haline getirmek için, Samiler ise duyarlılıklarını eski alışkanlıklardan kurtarmak için kendilerini etkileyebilmelidirler.

a. Teknolojik Bereketin Realiteleri:

Dünya hem mevcut teknolojileri hazmederken hem de geleceğin getireceklerini kendi bünyelerine katmada mutlaka özen ve emek vereceklerdir. Bölgesel realiteler kapsamında halkları öncelik ve sektörel bazda harekete geçirmek önemsenebilir. Anacak toplumların buna uygunlukları ve hak ediş perspektifinde duyarlı hale getirilmeleri belirlenmelidir.

Teknoloji bir toplumun yapabilirliğinin göstergesi olmaktadır. Toplumlar yapabilirliklerini örgütlenerek ve başarıyı bireysel etkilerle bütünleştirerek geliştirebilir. O halde insanlar hak etme duyarlılıklarını uygulayacakları stratejik birikim perspektifinde gerçekleştireceklerdir. Bunu sağlamak için kendilerine verilecek imkan kadar kendi yönelişlerindeki özenleri de önem taşıyacaktır. Unutmamak gerekir ki ihtisas ancak dikkati vermekle teşekkül edebilir.

b. Toplumsal Duyarlılıklar Sentezi:

Bölge dinamikleri perspektifinde halkların kendi karakter duruşları kadar hedef aldıkları vizyonları anlama ve yönelme nitelikleriyle de önem kazanırlar. Heyecanı olmayan bir halkın kendisine yardım etmesinde harekete geçmesi kolay değildir. Bu durumda bölgesel oluşumlar içinde halkları heyecanlandıracak temayülleri ortaya koymak ve buna uygun yönelişlerle hayatı zenginleştirmek gerekecektir.

Toplumsal karakteristikler bazında öğrenilen ve düşünülen gelecek perspektifleri bence bireysel dinamiklere yön verebilecek nitelik taşımaktadır. Önemli olan insanlığın hak ediş realitesi içinde doğru ve anlamlı stratejik yönelişler belirleyebilmeleridir. İnsanın güzelliği kadar hayatla bütünleşmesini sağlayan becerileri de önemlidir. Bu beceriler örgütsel yapılanmaya katkı sağlayıcı unsurlar olarak görülmelidir.

c. Bölge Etkileşim – Üretim Kimliği:

60’lı yıllarda Japonya’nın ve Almanya’nın birer dünya üretim merkezi haline getirilmesi tesadüf değildir. Bölge esas duruşunu hem kendi ihtiyaçları hem de dünyadaki rolü itibarıyla anlamlı kılmayı esas almalıdır. Özellikle deniz ulaştırmasının insanlığa lojistik anlamda çok büyük imkanlar verdiği gerçektir. Ama bizim düşüncemiz bölgeler arası rekabet olgularını ön plana çıkarmak olduğundan ekonomik üretkenliği bölge işlevselliğinde gerçekleştirmeyi en doğru yaklaşım görmekteyiz.

Geleceği dikkatli ve anlamlı yönetmek insanlara sağlanan refah ile hak ediş olgularını dengelemek kolay değildir. Bu oluşum örgütsel dinamiklerin anlaşılırlığı kadar insanları yöneltmenin getirdiği deformasyonu da görmek demek olduğu unutulmamalıdır. Gelecek insanların organize olmuş hayal güçlerinde renklenecek ve bunu başarmak insanlığa büyük mutluluk verecektir.
d. Mutluluk Perspektifi Duyarlılıkları:

İnsanlar mutluluğu başarı yanında duygusal yönetimlerinde arayacaklardır. Böylece insanlar yaratıcı, anlamlı yönelişlere dayanan gerçeklikleri önemseyen bir kalıba gireceklerdir. Başarı mutluluk kadar, övünç ve hazzı da beraberinde getirir. Mutluluğu görev telaki etmek ve bunu başararak yaşamın hak ediş eksenine oturduğunu görmek önemlidir.

İnsanın her gelişmiş şarta daha kolay adapte olduğunu, ilkel şartlara uyum sağlamasının adeta imkansız olduğunu görmek bile dünyanın tekamül beklentisini doğrulamaktadır. O halde tekamülü iyiye ve güzele yöneltme rasyonel olgulardan güç ve heyecan almaya bağlı olduğunu unutmamak gerekir.

Hayatın renkli ve işlevsel kalıbını duyguların etkilediğini bu oluşların ise mütekamil heveslerle bütünleşmesi gerektiğini görmek gerekir.

e. Adalet Realitesi Açılımı:

Adalet toplumların bireysel dengelerini görmemizi ve bunu düzeltmek için alınması gereken tedbirleri sağlayan çok önemli bir işlevselliktir. Biz bu yapıyı da performans dengeleri içinde anlamlı ve doğru kanaatlere yöneltmek gerektiğine inanmaktayız. Artık insanlar topyekun evrensel doğrular yerine bölgelere uygun evrensel doğrular üretebilirler, böylece kendi karakter olgularına yön verebilirler.

Adalet geçmişin eksiklikleri olarak göstergelerini ADN duyarlığında insanlar kendileriyle gurur duyacaklardır. İnsanın gerçekten adil olmaya ve hak bilinciyle eğitim ve yaşam sosyalitesini dengelemeye bakış açısı ürettikçe toplumlar bu yeteneklerini daha anlamlı yönetebileceklerdir.

f. Ekonomik Duyarlılıklar:

Sur üflemeleri kapsamında itibar ekseni gerçekleri insanlığa yaklaşım önemini göstermiştir. Gerçek gibi görülen ancak sömürü düzeninden güç alan yapılar insanlığa yakışmaz. Bu nedenle ekonomi bir bilim olarak düşünülebilecek boyuta kavuşturulmuştur.

Bilimsel veçhe insan duyarlılıkları ve kurumsal performans ölçüleri ile heyecan ve etkileme formasyonuna sokulabilir. Her halükarda insanların hak ediş perspektifleri içinde kendi farklılıklarını yansıtabildikleri bir yaşamın gerçekte insanlığın doğası olduğunu görebilmemiz gerekir. Dikkat edilmesi gereken ölçü insanların anlayabilecekleri kendi duruşlarıyla ilgili olan olmalıdır. Bundan insanlar heyecan duymalılar ki geleceği yönetmede daha hırslı ve azimli olabilsinler.

g. Etkinlik Ölçümü Yaklaşımları:

Bireysel yetenek olgularını istatistiklerle anlaşılır kılmak bugün için zor değildir. İnsanlara heyecan verecek ana oluşum demografik sayılardır. Dört milletler grubu öncelikli tekamül eksenini bu merkezde toplamalıdır. İnternetin sağlayacağı avantajlarla birbirlerini rekabet edebilir şartlara 50-60 yıl içinde getirebilir.

Önemli olan insanın kendisiyle bütünleşmesini sağlayan hayata katkı yönelişleridir. İnsanları bu açıdan tetiklemek, motive etmek ve yönlendirmek önemsenmelidir. Aslında şu bir gerçek ki akıllı bir insan 6-8 ay dikkat vererek bir ihtisasın detaylarına yönelebilir duruma gelebilmektedir. Bunu sağlayabilecek ortama artık sahip olduğumuza göre insanlar bunun tadını çıkarsınlar.

10. DÜNYA PERFORMANS BAKIŞI:

Dünya kendi hareket alanını yönelten bölgesel ve halklara dayalı yaklaşımlardan kendine genel bir duruş kimliği yaratmaktadır. Dünyanın ekonomik zenginliği yanında var olan gelişim trendlerini yönlendirici bir konjonktüre sahip olması gerektiği açıktır. İnsanların bireysel egolarıyla halkların ortaya koyduğu faydaları anlaşılır kılmak bu açıdan stratejik hedeflere anlam katabilecek niteliktedir.

Birleşmiş Milletler dört kutup eksenli anlayışlara bir liderlik yansıması katabilmelidir. Bu yaklaşım halkları motive edebilecek nitelikler oluşturabilir. Böylece insanlar hak ediş ararken üretkenliği, zamanı kullanarak birikimi ve kendi motivasyonunu sağlayan etkilerle topyekun tekamülü realize edebilecektir.

Dünya kendi performansını yenilenme – teknolojinin uygunluğu ve yaygınlığı ölçülerinde anlaşılır kıldıkça insanlar kendilerini daha iyi değerlendirebilirler.

a. Bölgeler Açılım Hedefleri:

Tarih dört kavim oluşumuna farklı becerileri farklı zamanlarda etki yapacak şekilde yaşatmıştır. Ben öyle sanıyorum ki Sami ve Latin duruşları olmasaydı dünya hiçbir şekilde bugüne açılamazdı. Çin’inde erken oluşan üretkenlik kimliği önemlidir.

Bu dört eksen evrensellik kademelerini zaman içinde ADN bereketiyle renklendirdikçe bölgelerin hedefleri de anlaşılır hale gelecektir. Tarih gibi gelecekte çıkış noktalarından mükemmele yönelen etkilenmeyi yaratabilecektir.

İlk 25 yıl içinde bölgeler kişiliklerine olan düşkünlüklerini anlayıp kendilerini çağdaşlaştıracak olgulara yöneltmelidirler. Sonraki 25 yıl uyumluluğu geliştirme fırsatı vermelidir. Bundan sonraki orta vade hedefleri fizyolojik güdülerden uzaklaşmış olduğundan yetenek bazında yenilenmeyi öngörecek daha mütekamil kovalamayı amaç edinmelidir.

b. Refah Duyarlılıkları Sentezi:

Yakın çağ “özel sektör” bilinci ile bütünleşen sahipliği rasyonelleştirme denemesinde ikinci aşama olarak profesyonel kadroları gerekli görmüştür. Burjuva sentezinde sermaye ve üretimi yöneten dinamikler kurumsal doku içeriğine dönüştükçe ihtisasın verdiği güvenle tekamül olguları daha anlamlı yapıya dönüşecektir.

İnsanlar yaşamdan zevk alacak fırsat ve etkileri kendilerinde buldukça sakinleşecekler, mutlu olmayı öğrendikçe üretken ve detayda ahenk yaratan olguları yaratacak beceriyi ortaya koyacaklardır. Amaç insanların tekamül olgularını canlı tutmaktır. Bu yönetim kurgusunun evrensel bir değişmesi olarak görülmelidir.

Hayatı zenginlikle başkalaştırmak ve içtenlikle olgunlaştırmak insan için önemli bir ödevdir.


c. Üretkenlik Bilinci Realitesi:

Üretkenliği ortaya çıkaran ana etken sermaye değildir. Tamamen ihtisasın ortaya koyduğu bir sonuçtur. Sermaye merkezleme ve senkronizasyon sağlar. Parasız hiçbir şey olmaz ama para dediğimiz kağıt parçasına değer katan şeyin örgütsel beceri olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

Batı dünyası emekleyerek yürümeyi öğrenmiştir. Her davranış ve teşebbüs desteklendiği için rasyonel oluşumlar bu bölgenin teknoloji ve ekonomiye hükmetme becerisini sağlamıştır. Bu tecrübelerin emekleme süresini kısaltarak üçüncü dünya ülkelerine ADN hedef ve ilkeleriyle desteklenerek uygulanması hak ediş perspektifine daha çabuk ulaşılmasını sağlayabilecektir.

Zamanı etkin kullanmak bireysel duruş yeteneklerini, kurumsal öteleme ihtisas ahengini yönlendirecektir. Bu açılımları realize etmek mutlaka ödüllendirilerek çabuklaştırılabilir.

d. BM Fonksiyon Tutarlılıkları:

Birleşmiş Milletler ABD’nin dünya egemenlik formasyonunu hukuki zemine çeken bir davranış motivasyon olgusudur. Bu durumda yöneliş perspektifini dünyaya ve ülkelere her sahada objektif davranarak geliştirici rol oynaması mümkündür.

Ben öyle zannediyorum ki özellikle dört bölgenin performansları dikkatle incelendiğinde BM tutarlılıklarının değer kazanacağını düşünebiliriz. Geniş düşünen yönetecekse bu her yerde ve her zaman böyle olmalıdır. İnsanlar geniş düşünme becerisini ancak ve ancak sorumluluk bilincinde hissederse anlam kazanan bir duruşu yöneliş olguları değerlendirilirken adil olmak ve anlayışlı yaklaşmak en doğru seçenek olacaktır.

e. Yoksulluk Durumu:

Mağara devri insanlığı yoksulluktan kurtaramamıştır. Çeşitli kısıtların fonksiyon kazandığı bu süreçte ancak örnekler yaratılabilmiştir. İnsanlık çaresizliği yenebilecek kabiliyete ADN ile ulaşabilmiştir. İnsanlığın tarih boyunca böyle bir beklentiyi yaşatması ve tanrısal kurgunun da bu veçhede gerçekleşmesi bir tesadüf değildir.

İnsanlara fırsat veren anlayış ile yola çıkan ADN çalışmaları bu aşamadaki zeminini tamamlamak üzeredir. Bundan sonra duygusal etkileşim ve sanat perspektifi üzerinde yoğunlaşılması düşünülmektedir.insanın gerçek manada bir sanatçı olduğu ve buna uygun olarak yaratıldığı bilincinde olunarak insanlara yeteneklerinin sonsuzluğunu öğretmek çok anlamlı olacaktır.

f. Gelişme – Kalkınma Duyarlılıkları:

Tüm insanlık birbirinin yoldaşıdır. Doğrusu olan hak etme olgusuna sahip çıkarak devletlerin birbirine destek olması önemlidir. Bu kapsamda gayretleri özendirmek ve takdir etmek gerekir. Ben inanıyorum ki bu konuda Latinler kendilerini affettirmek için özel bir gayreti ortaya koyacaklardır.

Özellikle Afrika’nın tekamülü çok anlamlı olmalıdır. Afrika’nın ABD’ye sağladıkları insanlığın gerçek resmidir. Zencilerin kendilerinden nefret etmelerine hiç gerek yoktur. Zira tanrının bir lutfu olan bu konumları insanlığın bir testi gibi düşünülebilir. Hayatı anlamlı kılan yaşama olan duygusal katkıdır. Bu insanlar duygusallık zemininde çok özel bir birikime sahiptirler ve bunun bütün insanlığa uzun vadede katacağı çok şey olmalıdır.

Hayatı renkli kılan bu örneklemeler dünya olgunluğunun bir resmidir. Belki de genetik bilimi insanlığa bu konuda tercih şansı da verebilecektir.

g. Dünya Yaşanabilirlik Endeksi:

Dünya yönetselliği gerçekçi davranıp aç ve yoksul insanları hayatla barıştıracak yönelişi kısa sürede gerçekleştirmelidir. Bu duruş Altın çağa yol alan insanlığın en önemli ayıbıdır. Bu görüşle dünyanın gelişmemiş alanlarını süratle yaşanabilir düzeye ulaştırmak gerekir. Bu kapsamda oran ya da sayısal manada bir endeks ile bu hususu insanlık takip edebilmelidir.

İnsan olarak ne kadar değerli ve önemlidir. Bunu anlamak ve buna katkıda bulunmak insanlığın yarışması gereken tarafı olarak görülmelidir. İnsanların gelecek perspektifinde doğruları artık bilinmektedir. Bilimse bilim, teknolojiyse teknoloji, kültürse kültür insanlar var oluş değerlerini haklı olarak yaşayabilmeli ve mutluluk duyarlılıkları önemsenmelidir.

11. İYİ NİYET ANLAYIŞI VE DİSİPLİN:

Performans hak ediş perspektifinin bir aynasıdır. İnsanlar insanların sırtından zenginliği tanımışlar, örgütlenme olgularını geliştirerek profesyonel hayat organizasyonunu başarmışlardır. Bu oluşum insanın duyarlılıklarıyla bütünleşen bir veçhe arz etmektedir.

İnsanın kendini savunma refleksleri içinde mücadele etme zorunluluğu artık gerekli değildir. Aynı zamanda soysuzların topluma fayda ürettiği gibi bir mantıkta doğru değildir. İnsanlar yaşamı muteber görerek varlıklarının doğasını anlamlı kılacak gayretleri öncelikli olarak ortaya koyabilmelidir.

Bu anlayışı iyi niyetli ve sakin duruşlu insanlar başlatmalı ve bu oluşum insanlığın ortak duruşu haline gelmelidir. İnsanlık kendi hoşgörü ve duyarlılıklarını hissederek çabalarını kendi disiplin ve eğitimine vermeyi önemsemelidir.

a. Şeffaflık ve Duyarlılık:

Bugüne kadar düşmanlık – tehdit ve bunu karşılayacak yetenek düşüncesi milletleri her zaman tedirgin etmiş ve oluşumlar bu veçhe öncelikli gerçekleşmiştir. Artık insanların birbirini tanıma ve bu oluşumları kendilerinin de öğrenme zamanı gelmiştir. Blöf ve kandırmaca da artık gerekli değildir. İnsanlar güvenli ve öğrenecekleri çok şeyin olduğu gerçeği ile karşı karşıyadırlar.

Şeffaflık performans düşüncesinin bir anlamda uygulama formatıdır. Hiç kimse kendinden şüphe etmemelidir. Becerikliyi alkışlamak beceriksizi eğitmek sistemlerin amacı olmalıdır. Bu şartlar altında gerçekçilik duyarlı olunarak realize edilebilir. İnsanlık kendini tanımayı önemsedikçe tedbir ve çözümler de o kadar bol ve olumlu gelişecektir.

b. Basının Konuyu Evrenselleştirme Yaklaşımı:

Kurumlar ve insanlar kendi gayretlerinin ortaya konulmasından önceleri rahatsız olacaklardır. Ama kendilerini tanıdıklarında geleceğe dört elle sarıldıklarında başarmanın hazzını duyacaklardır. Bu nedenle performans çok önemli – çok gerçekçi ve önemsenmesi vazgeçilmez bir duyarlılık olmaktadır.

Basın bu konuda anlayışlı ve yol gösterici tarzda dikkatli olursa insanlar kendilerini tanımaktan rahatsız olmayacaklardır. Ancak zamanı iyi kullanmayanları korumak gerekmez, böylece başarı ivmesi daha yüksek olacaktır. İnsanlar biraz da tedirgin olmayı öğrenmelidirler. Hiçbir iş yapmadan çalışıyor gözüken densizleri hayat iflah etsin dememiz gerekmez mi?

c. Hayatın Tekamül Dinamikleri:

Ruhun gelişen kabiliyetleri dengesinde yer alan duygusal etkileşim içinde en önemli husus mutluluk olmalıdır. Bu nedenle mutlulukla hak ediş olguları arasında çok anlamlı ilişki olmalıdır. Şu halde insan kendini tekamül ettirmenin yolunu gayretleriyle bütünleştirerek hayatı anlamlı yapacaktır.

Hayatın yaradılış dengesinde var olan aile formasyonu, çocuk yetiştirme becerisi ve en önemlisi eşiyle mutlu yaşama bilinci çok önemli olgular olarak görülmelidir. İnsanların hayatı gördükleriyle değil hissettikleriyle dengelemeleri cennet varlığının en önemli oluşu olmalıdır. Bu yapılaşma dengelerine uyumlu olarak insanın kendisini hazırlaması, mutlu olmayı hak etmeyi bilmesi ADN çalışmalarının ana hususu olmaktadır.

d. Siyaset ve Konjonktür İlişkisi:

Performans insanların ve devletlerin kendilerini tanımalarına olanak veren çok önemli bir bakış açısıdır. Biz bu çalışmayı demokrasi ile birlikte hazırladık. Sebebi birbirine olan katkılarını da görebilmekti. Performans; zaman ile insanın yetenek dağarcığının bir anlamlı kullanım becerisidir. Bu nedenle siyaset zamanla performans düzeninde yeniliklerle anlaşılır hal alacaktır. Konjonktürde etkileşimin derinliğini bu olgularla anlaşılır kılacaktır.

Yaşamı organize eden fikirler kadar insanların bunları benimsemesi de önemlidir. İnsanları bilmemekten çok öğrenmemekten sorumlu tutabilirsiniz. Bu da ancak performans açılımında ortaya çıkar.

e. Halkların Duyarlılıkları Realitesi:

Tarih milletleri farklı disiplinler altında yaşatmıştır. Ben inanıyorum ki her millet tarihsel duruş içinde insanlığa belli bir katkıyı üretmiştir. Bu bağlamda halkları geleceğe sevk eden hissiyatı tüm insanlığın başarısından hareketle desteklemek gerekir. İnsanlar geçmişleriyle övündükleri kadar geleceğe katkılarıyla da övünebilmelidirler.

Şimdi önümüzde gelecek vardır. ADN anlaşılabilirliği insanlığın ortak malı ve eseridir. Bu nedenle insanlık hak ettiğini bulmuştur ve gelecek çok güzel olacaktır.