30 Ekim 2010 Cumartesi

Devlet Adamı

0. BAŞLARKEN :

Daha başka yazmam gereken kalmadı derken Türklük üzerine ve tabii ki devlet adamlığı üzerine yazılması gerekenler olduğunu düşündüm. Türklerin en önemli kitaplarından biri hiç şüphesiz Kutad Kubiligdir. Devlet ve yönetici kurgusunda halkla bütünleşmenin basit mantığını verir bu kitap. O da halkın iyiliğinin ve çıkarlarının ön planda olması gerektiğidir. Nitekim Türklerin tarihteki kabul gören duruşlarının en önemlisi budur.

Latin medeniyeti soyluların safahı üzerine kurulmuş bir sömürü olgusundan hareket aldığı için hiçbir zaman halkla bütünleşen bir sistematik ortaya koyamamıştır. Kapitalizmde bu açıdan halka acımaz ve kendi duruşunu korumayı amaçlar. Biz Planlı Kapitalizmi öngörürken halkla bütünleşen bir devletin söz konusu olması gerektiğini hatta devletin halk için var olduğunu ortaya koymaya çalışmıştık. Bu nedenle ihtisas soysuzluğu, hedef ve strateji yolsuzluğu yok etmeli ve müreffeh bir dünya yaratılabilmelidir.

1. TÜRK OLGUSUNDA KAĞAN:

Türk sistematiği “oba” fonksiyonu üzerine inşa edilmiştir. Oba hayatiyetini yayla da kendisini işlevsel kıldığı ortamda realize eder. Böylece korunma ve hakimiyet olgusunda savaşçı erkekleri bir araya getirecek bir kağana ihtiyaç vardır. Bu kağan dünyanın altını üstüne getirebilecek gücü yaratmasını bilmiştir.

Karlofça Anlaşması Türk oba – savaşçı sistematiğinin “ateşli silahlar” karşısında çaresiz kalmasını tasdik eder. Son üç yüz senedir Türkler adeta yoktur. Yaşamışlar, kendi yiğitliklerini var etmeye gayret göstermişler ancak sadece bir derin kompleks olgusu var edebilmişlerdir.

O zaman Kağan ne yapacak? Birincisi Yakın Çağın kurgusunda “ihtisas” olgusuna yol ve yön verecek, Türk insanının kurt niteliğinde yatan zeka ve çalışkanlığını bilimle bütünleştirecek, yönetsel dinamikleri anlamlı kılacak ve insan toplum özelliğinde saygı kriteryalarını yönlendirerek üretken – verimli ve anlamlı geleceği arayacaktır.

a. Genel Bakış Kimliği:

Türkler tarih boyunca doğruya ve güzele yönelmiş özel bir nitelik taşırlar. Kendine benzeyenden çok kendinden üstün olana önem vermişlerdir. Üstünlüğü genel bir kimlik olarak değil, insanın ortaya koyduğu duruş niteliğinde görmüşlerdir. Yakın Çağın ihtisas olgusu belirgin ve tutarlı nitelik ortaya koymadığından insan belirginliği hususları anlaşılır olmaktan uzaklaşmıştır. Nitekim Atatürk’ün “Latin” benzetmeli yöneliş örneklemesi mantıklı tutarlık taşıdığı için benimsenmiştir. Ama cehalet ve duyarsızlık yönlendirilen kimlikte hemen soysuzluk ve kolaylık nitelemesi ile Sami durgunluğuna yöneltilebilmektedir. Demek ki maya ve tutarlılık cehalet duyarlılığında tutarlı olamamaktadır. Bu ne demektir? Mutlaka düşünen adam modellemesi içinde Türkü düşünmek gerekir.

Kolay ve hemen öyküleri insanları her zaman yanıltmıştır. Tutarlılığı, beynin derinliklerinde yatan üreticiliği ve yönetsel verimliliği doğru ve anlamlı görmek gerekir. Nitekim ADN bu tutarlılık üzerinden bir başlangıç olarak görülmelidir.

b. Millet Olgusuna Saygının Parametreleri:

Millet artık genel oluşum disiplini olgusunda genel varlığı altında belirgindir. Türk tarihi gücü ortaya koymuş böylece insanlığın daha derinde motive olarak medenileşmesi sağlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti millet olgusunda Türk milletler grubunun çekici gücü olarak düşünülmelidir. Bu durumda:

(1) Birey Türklüğün “özveri – itaat – fayda – güzellik – iyilik” öğeleriyle bütünleşen bir duruş kimliği taşıdığının bilincinde olmalıdır.
(2) Birey milletine fayda üretecek ihtisas kurumlarıyla canlılık kazandığını bu canlılığa stratejik – vizyon geçerliliği ve çalışma ile oluşan düşünsel ihtisasın emeğini taşımak – karşılamak zorunda olduğunu bilmelidir.
(3) Ülkedeki siyasi konjonktür ne olursa olsun “milli menfaatleri” kendi gayret odağında hissetmek ve bunu hümanist – insana katkı – insanlığa katkı olarak görmek gerekir.
(4) Her birey bulunduğu mevkinin üzerini ve aşağısını donatmak zorunda olduğu bir çalışma düsturunu kendine kabul ettirmelidir.
(5) Emek verim ve gaye bütünlüğünde parlayan bir ışıktır. Akıllı olmak, doğruyu ve faydayı görmek ve buna yönelmek insana yakışan şekil olarak görülmelidir.
(6) İnsanları şartlamak yerine onlara sevdikleri ortam ve hedeflerle verimli olacakları yapıya yöneltmek esas olmalıdır.
(7) Performansı üretken ve fayda bazında anlamak, bireysel oluşuma zaman ve imkan vermek, gelişen dimağların faydasına inanmak önemlidir.
(8) Haylaza ve bozguncuya dikkat etmek, bunların personele etkisini önlemek ve gerekeni görmek önemlidir.
(9) Kendi özel hayatını düzene koyamayan insanın gelişim performansından yarar beklemek yanlıştır. Bu nedenle sosyalizasyon kurgusunda Türk aile olgusunu geliştirici mahiyet taşımak gerekir.
(10) Türk kendine güvenini yattığı yerden alır. Bu nedenle evi – eşi – çocuğu bazında dirayeti sağlam insanlara önem vermek en doğrusudur.

c. Halk – Lider Duygusallığının İlkeleri:

Halk genel bir kanaat olarak dünyayı ve ülkesini gözlemler ve kendi durumu ile ülkesinin durumu arasındaki ilişkiyi sezer. Liderden kendisinin dünyada muteber halk içinde yaşamasını bekler ve bunun yolunu anlamaya çalışır. Beklentisi kendisine yakışan bir yarına ulaşmaktır. Can güvenliği, mal güvenliği, namus güvenliği önemlidir ama uzun yıllar sükun içinde yaşanan bölgelerde bu güdüler geri plana kalmıştır.

Bu perspektif içinde:

(1) Halk devleti kendini yönlendiren olarak görmeli ve kendisinin sistem içindeki bireysel duruş kimliğini araştırmalıdır.
(2) Lider halkın güdümü değil yönetimi mertebesinde saygın duruş niteliği yaratmalıdır.
(3) Liderin halk için var olduğu halkın onu yönlendirici etki taşıması gerektiği önemsenmelidir.
(4) Halk düşünsel oluşsal değerleri organizasyonunda zorlamalı ve üretebilmelidir.
(5) Halkın kendi yenilenme ve duruş perspektifi ile performans gerçekleri bilinci oluşmalıdır.
(6) Halk her şeyin geçmişle bağlantısı olduğunu, geleceğin hedef ve stratejileri olması gerektiğini anlamalıdır.

d. Devlet – Kurum – Müdür Olgusu:

Devlet bir manevi duruş gibidir. Anayasal bir duruş kimliğine sahiptir. Kurumlar tarafından halkın işlevselliğini ortaya koyar. Kurumların kanunlarla düzenlenmiş bir duruşu, müdürlerle ortaya konulan bir yaşamsal performansı vardır. İşte birey kurumun kurgusunu halkla bütünleşik, dünya ile rekabet halinde, kendisiyle etkin olarak görebildiği takdirde devlet adamı kimliği kazanabilir.

Kurumlara doldurulan hizmetlilerin veya torpillilerin insan olarak duruş kimliği taşımaları sadece kurumun ortak oluşum çizgisinde gerçekleşebilir. Ben bu oluşumların yok edilmesi ortadan kaldırılması gerektiği üzerinde durmak istiyorum. Üretkenliği ve faydası olmayan hiçbir insanın insan kimliği taşıması doğru değildir. Zira bu yaratıklar kişiliksiz duruşlarıyla toplumu dejenere eden ve yok eden etkileri yaratırlar. İnsanlar bunları elimine etmedikçe çağdaş duruş kimliği ortaya koyamazlar. Zira bu yaratıklar hak edilmeyen kurguyu hak görmek yanlışlığını yaşamaktadırlar.

e. Bireyin Göreve Bakış Perspektifi:

Devlet veya özel sektör kurumlarında görev almak öncelikle bireysel yeterlilik kapsamında bir seçkinlikle mümkün olmalıdır. Demek ki kişi bireysel duruşuna katacağı etkinlikleri görebilmeli ve bu vasıfları kazanma yolunda gayret sarfetmelidir.

Bireyin göreve adapte olma süresi 3 ay – 1 yıl olarak düşünülmelidir. Birey bu sürede kendisini yeterli ve anlamlı görmek için gayret içinde olmalıdır. Bu sürenin sonunda önündeki 4-5 yıl için çalışma performansı disiplini ortaya koyabilmelidir.

Ben 5’er yıllık periyotlarla bireylerin göreve yakışma notu üzerinden değerlendirilerek gelişime tabi tutulmalarını doğru bulmaktayım. Böylece birey kendisine 5’er yıllık hedefler koyabilecek, sürekli kendisini yenileyen bir özellik ortaya koyabilecektir.

Terfi bakımından sağlık – beden disiplini – zaman disiplini – beceri birikimi gibi objektif değerler kullanılması insanlara daha gayret üzerinde pekişen bir yorum sunabilecektir.

f. Hümanizma – İtaat – Görev – Başarı:

İnsanların her örgütsel davranışı insanlığa topluma hizmet perspektifi taşır. Dolayısıyla genel hümanizma olgularıyla anlamlı ve tutarlı yaşamsal bütünlüğü gözetmesi gerekir.

Organizmanın işlevselliği organların uyumu bütünlüğünde ortaya çıkar. Organizasyonda bu anlamda bir bütünlük ortaya koymaktadır. Bu bütünlüğü amil olgusunu itaat belirler. Kurumların hiyerarşik yapılanmaları bireyin itaate yatkınlığı ile önemli ilişki taşır.

Görevi; amir – kurum dengesinde kültürel bir diplomasi varlığı içinde benimsemek gerekir. Görev bir namus kimliği içinde saygın ve gerekliliklerle donanmış olmalıdır. Birey görevi benimseyecek ki kendi varlığı ile bütünleştirebilsin.

Başarı birey tutarlılıklı ancak kolektif güdümlü bir sonuçtur. Bu nedenle kurumu devleti başarıya götürecek perspektif içinde düşünmek bunları dengeli ve vasıflı özelliklerle bütünleştirmek aranılacak hususlar olmalıdır.

2. SİYASİ OLGU YAPILANMASI:

Siyaset; kelime olgusunda geleceği muhtemel kılmak demektir. Siyasetin iki dayanağı vardır. Birincisi ihtiyaçlar, ikincisi imkanlardır. İnsanlık tarih boyunca hem ihtiyaçları hem de imkanları gizleyerek farklılık üzerinde yarışmıştır. Bu oluşları haklı gösteren yapılanma politika olarak adlandırılmıştır.

ADN olgusunda gerçekçilik ve şeffaflık ön plandadır. Objektif olmak, kanaati gayretle hak bilincine taşımak böylece daha anlaşılır ve daha kutsal bir beraberlik yani hayat oluşturmak gerekir.

Organizasyon insanların beklentileri, hevesleri ve ihtiyaçları olgularıyla tecessüs eder. Bunları dengelemek, aşikar kılmak, anlamak verimliliği ve üretkenliği geliştirir. Gelişmiş ülke olmak muktedir unsurları ön plana alabilmektir. Bilim ve teknolojinin tüm insanlığı kucaklaması dünyayı çok daha kapsamlı bir mutluluk zamanına taşıyacaktır. İnsanlığın beklentisi ve yaratmak zorunda oldukları kaderi budur.

a. Fayda Bilinci ve Beklentisi:

Şu söz çok anlamlıdır. “Bir taş atacaksın üç kuş vuracaksın”. Bu insan kifayetinin resmi gibidir. İnsanlar gayretle fayda arasındaki ilişkiyi görebilmek için bilimi ve sanatı geliştirmişlerdir. Bilim ve sanat bize insan hayatının tekamül işlevselliğini sunmaktadır. Dolayısıyla insan faaliyetle faydayı ve bunun yansımalarını gördükçe zeki çalışkan olmanın tadını çıkaracaktır.

İnsanın yaradılış ve yaşama bilinci ancak kendine ve insanlığa olan katkısı ile anlam kazanır. Bu durumda hayatı düşünsel ve yorumlama zenginliğinde aramak ve bulmaya çalışmak, bulduktan sonra daha gelişmiş veya daha iyisini aramak ve buna çaba göstermek zamanın etkisi olarak benimsenmelidir. Dünya bize zaman – imkan ve mekan sunmaktadır. Biz bu oluşum dinamiğini ortak çaba içinde geliştirmekte ve kendimizi anlamlı kılan bir varlığa ulaştırmaktayız. Bu yaradılıştan günümüze ve geleceğe değişmeyen bir serüven olmaktadır.

b. Bireyin Eğitimden Kazandıkları:

Eğitim bireye düşünsellik bazında özellik kazandıran, kabiliyet yaratan, böylece bireye toplumsal oluş birikimi sağlayan bir araçtır. Eğitim insan iletişim olgusunun temel unsurlarından biridir. Böylece birey toplumun düşünsel ve davransal yansıması haline gelir.

İlk çağ ortamında Havra, Kilise ve Cami ile sağlanan eğitim olgusu bugün sadece inanç duyarlılığı altında kısıtlı bir etki unsuru haline dönüşmüştür. Altın Çağ insanları kaynaştırıcı çok daha etkin uygulamalar yaratacaktır. İnsanların mütekamil gelecekleri insan ilişki ve kavramsal tasavvurunda derinlik yaratacaktır. Böylece insan düşünsel boyutunun yansımaları ve sanat duyarlılıkları gelişerek insanı insan olarak değerlendiren bir oluşumu ortaya koymak mümkün olacaktır.

Hayatı etkileşim boyutunda derinleştirmek, duygusal oluşumları yönetmek, böylece mantık – duygu bütünleşimi sağlamak insanlığın gelişim formasyonuna yeni boyutlar kazandıracaktır.

c. Toplumsal Duruş Tecrübeleri:

Kurulu bir sistemi işletmek, bu sistemin oluşum tecrübelerini yaşamaktan büyük destek alır. Yakın Çağ kurgusunda ve teknolojinin verdiği imkanlarla kazanılan kabiliyetlerin işlevsel – yönetsel tecrübeleri insanlığın kıymetli bir hazinesi gibidir. İnsanlık tarihsel oluşum tercihlerinde bir çok acımasız teşebbüsleri yaşamıştır. Altın Çağa ulaşımda bu tecrübelerinde büyük katkısı olmuştur.

Savaş bir toplumun beceri yansımasının ölçülme bereketidir. Bu nedenle toplumları savaştıran geçmiş düzenin yanlış olduğunu düşünmeyiniz. Bu birikimler toplumları müşterek düşünen ve örgütlenen unsurlar haline getirmiştir.

Zoru başarmak, imkansız için uğraşmak insanlığı yeni daha engin ufuklara taşır. Bu nedenle dikkatli ve anlamlı tecrübeleri bilimsel gözle analiz etmek ve bunlardan yönetim ve kurgu işlevselliklerinde yararlanmak bence önemsenmesi gereken bir durumdur.

d. Siyasi Kültür Etkisi:

Batı kompleksitesi içinde iddia edilen demokrasi, insanların ortak çabaları bilincini geliştirmeyi ön plana almıştır. Ortak çıkar ortaklaşma bilinci yaratmamış sadece üst çıkar gruplarının erişilmez boyutta güç kazanmalarına imkan vermiştir.

Siyasi kültürü ekonomik etkileşim olgularıyla değil, kaynaşma – sosyalizasyon ve kabiliyet kurgusunda düşünmek ve yönlendirmek gerekir. Bu nedenle ADN gerek iktisaden gerekse ekonomik anlamda bilimsel bir perspektif sunmuştur. Bu oluşumları dengelemek geliştirmek ve tekamül ettirmek önemlidir.

Hiçbir tecrübe veya yaklaşım tüm kitleleri harekete geçiriyorsa yanlış olamaz. Bu nedenle doğru yolu geçmiş tecrübeler ve ortaklaşılan manalarda aramak gerekir. İşte bu nedenle üç grup oluşumu bir doğal bereket unsuru olarak algılanmalıdır.

e. Tecrübe – Görev – Düşünsellik:

Yönetsel kurgunun aranılan hususiyeti genellikle tecrübedir. Zira tecrübe bir ayna gibi kişinin bir belirtisi olmaktadır. Görev bir tanım, bir duruş vasfına sahiptir. Böylece belirginlik ve tutarlılık ortaya koymaktadır. Görevin insanla bütünleşmesini sağlayan ana unsur hiç şüphesiz eğitimdir.

Bireysel anlamda sosyal duruş kimliğini kazandıran ana etken düşünsellik boyutudur. Bu boyutun kurum tasarım ve beklentileriyle uyumlandırılması, hedef ve ihtisasları yöneltmek bir anlamda başarılı sonuçları hazırlamaktadır. İnsanların performans duyarlılıkları arttıkça göreceklerdir ki hayat muhatap olunan ve yaklaşılan konulara katılan ivmelerle anlam kazanmaktadır. Bunu yaşamsal öykü kurgusunda anlaşılır ve anlamlı kılmak anlaşıldıkça insanlar geleceği daha tutarlı ve kendileriyle bütünleşen kesinlikte görmeye başlayacaklardır.

3. YÖNETİCİ – LİDER BİLEŞKESİ:

Yönetici hangi kademede olursa olsun kendisini lider görebilmelidir. Lider kendine güvenen ve objektif davranarak doğru gördüğünü savunan kişidir. Yönetici olmak bir takım güç odaklarının seni yönetmesi demek değildir. Yönetici kendi kontrol alanında kendi inisiyatifini hak ve adalet yolunda ortaya koymasını bilebilmek demektir. O halde yönetici – lider olması gerekene yönelmeyi şiar edinmiş kişi olmalı ve böyle yaşamaktan onur duyabilmelidir. Çıkar ve zulm insanlığın yüz karası davranışlardır. Bunları dengeleyemeyen materyalist ve zafiyeti olan insanlar makbul ve değerli olamazlar. Bu nitelik Allahü Tealanın kişide aradığı en önemli özelliktir. Buna şahsiyet denir ve kişinin aynasıdır.

Hayat insana sonsuz fırsatlar vermektedir. Önüne çıkan ilk fırsatı zafiyetine mağlup olarak yola devam edenler her zaman kaybedenlerdir. Hayat insana değer katan bir süreçtir. Bunu görmek için insanlara peygamber gönderilir.

a. Planlama Bilinci:

Bilim ve hayatın pencereleri her kese açıktır. Böyle olunca birey öncelikle kendi şahsiyetini yaratacak, önemsenen bir bilgi birikimi kurmak zorundadır. Böyle bakarak öğrenmeyi ve bilmeyi hedef almak her insanın görevidir. Zamanı bu veçhesiyle kullanabilmek planlama bilinciyle realize edilebilir.

Yöneticinin kendisi kapsamında kurumun geleceği geliştirici bir mahiyet kazanması şekliyle görmesi ve bunu zamanın değerlendirilmesi olarak benimsemesi çok önemlidir. Bireysel ve kurumsal birikim dizaynı ne kadar uygun ve tutarlı ise başarı ve geleceğin performansı o kadar büyük olacaktır.

Demek ki planlama öncelikle kazanılacak performans mahiyetinde ele alınmalı, bunun alternatifleri arasında tercih edilme nedenleri olmalıdır. Bunun hem yönetsellik hem de fayda bileşkeleri bu kapsam içinde mana taşımaktadır.

b. Zaman ve İnsan Yönetimi:

Bir yönetici için en önemli olay zamanı kullanma becerisidir. Zamanı iki yönlü görmek gerekir. Size bağımlı çalışan insanların zamanını sinkronize edebilmek bunun bir boyutudur. İkinci boyut sizin duruş ve niteliklerinizle ortaya koyduğunuz örnekleme ve tercihlerinizdir. Bunları belirgin hale getiremiyorsanız yönetsel başarınız ortaya çıkmaz.

Bir işi yapmak en kolayı, yaptırmak ise en başarılısıdır. Bu görüşle zamanı anlamak yapmayı öğrenmek ve yapmasına fırsat vermek hedef olmalıdır. Yapan insan öğrenir ve filizlenir. Böylece gelecek daha emin ve üretken hale gelecektir. Yapılabilirliği görmek bu oluşumları yönetmek için fırsat verir. Bu yöneticinin kendisine kazandırması gereken bir genel niteliktir. Bunun ölçüsü ve yansıması geleceği hazırlar ve ümit üretir. Önemli olan insanlığın tekamül direncine hizmet etmek ve buna katkıda bulunmaktır.

c. Hedefler – Stratejiler – Taktikler:

Her kademede sorumluluk üstlenen kişinin hem kendi beklentileri hem de kurumun beklentileri vardır. Kurumun beklentileriyle kendi duruşunu idealize edebilen kişi başarılı olmalıdır. Sadakat ve liyakat ikisi de bu anlamda önem taşıyan kavramlar olarak ön plana çıkmaktadır. İnsanların diğer insanlar arasından seçilmesinin mutlaka bir manası olmalıdır. Bunu eğer üst makam göremiyorsa zaten sistem çökmüş demektir. Üst makamı oluşturan disiplini yaratamayan sistematik insanlara güven ve çalışma azmi veremez. Bu hususiyetler kurumun hedefleri cihetiyle bütünlük kazandıkça insanların verimi artacak ve düzen ile performans anlam taşıyacaktır.

Kurumun stratejileri daha genel taktikleri ise makamların tercihleriyle bütünlük taşıyacaktır. Bu oluşumları dizayn edebilmek mutlaka şahsiyet sahibi bireylerin elinde mümkün hale gelebilir.

d. Genel Türk Duruşu Nitelikleri:

Birinci önemli olan Yüce Allahın mutlak doğrularıdır. Bunları tartışmak veya şüphe beyan etmek yanlıştır.

İkinci önemsenmesi gereken insanlığın tutarlı saydığı evrensel doğrular niteliğiyle ortaya konulan rasyonalitedir. Bunda yeterli olmak ve tutarlı olmak çok önemsenmelidir.

Üçüncüsü önemsenmesi gereken zafiyetlerden arınmak ve bunları görerek kendi tutarlılıklarını ön plana alabilmektir. Altın Çağ insanlara bu hareket kabiliyetini kazandırmış olacaktır.

Dördüncü husus kendine güven veren ana hususun farklılıkları görebilmeye dayandığını anlamak ve bunu önemsemektir. Bu insanın doğasının rasyonalizesi olmaktadır.

Beşinci husus insanlara değer vermektir. Bu insanların farklılıklarını görebilmekle mümkündür. Bu farklılıkları faydaya çevirmek görev olmalıdır.

Altıncı husus hırsın azmi baltaladığını görebilmektir. Hırsı kovalamak azmi geliştirmek önemsenmelidir.

e. Başarı ile Dengeli Tutarlılıklar:

ADN strateji, politika, taktik ve bilimsel mahiyette rasyonaliteyi önemser. Bunların senkronize olmuş duyarlılıklarını yaşatarak ortaya koyulacak performansı başarıyı anlama bileşkesi yapmaktadır. Bu durumda devlet adamı tutarlılıklarını sistemle bütünleştirmeye çalışmayı vazgeçilmez görmeli ve sistemin performansını kendi emeği ve hizmetiyle arttırmayı görebilmelidir.

Başarı soyut olduğu kadar geleceği etkilemesi bakımından yarattığı faydayla ortaya çıkar. Bunu vazgeçme etkeni olarak görebilenlerin daha başarılı hizmetler vermesi mümkün olabilir. Her emeğin ve hizmetin takdiri Türk olgusunda anlamlı hale getirildiği takdirde insanlar daha verimli v dikkatli olacaklardır. İnsan sisteme inandığı ölçüde kendi tutarlılıklarını anlamlı kılabilir.